Milattan Önce 7’nci Yüzyıla kadar Asurluların, 6’ncı Yüzyıla kadar da, Med’lerin hükümranlığı altında kalan Bitlis ve çevresi, daha sonra Pers Krallığının kurulmasıyla 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. Persler döneminde satraplık haline getirilen ve Urartu döneminden kalan nüfusun barındığı Bitlis, Milattan Önce 4’ncü Yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in saldırısına uğramıştır. Uzun süreli savaşların ardından denetimi ele geçiren ve Satraplık sistemini olduğu gibi bırakan İskender, daha sonra geri çekilmiştir. Ne var ki çeşitli bölgelere getirdiği Satraplar ile merkezi yönetim arasındaki çatışmalar Bitlis’i de etkilemiştir. Bu arada Babil Satrabı Selevkos, İskender’in batı orduları komutanı Antiğonos’u yenerek Selökid Devleti’ni kurmuştur. Bitlis’inde sınırları içine girdiği Selökid’lerin zaman zaman güçsüz ve denetimsiz kalmalarıyla, bölgede Nebati’ler söz sahibi olmuşlardır. Oldukça çalkantılı yıllardan sonra, M.S. 2. Yüzyıla gelindiğinde Doğu Roma İmparatoru Troyan’ın Bitlis’i ele geçirdiği görülmüştür. Şehir daha sonra Sasaniler ile Roma’lılar arasındaki savaşlara neden olmuştur. Sık sık el değiştiren Bitlis ve çevresi, 7’nci Yüzyıla kadar Bizans egemenliği altındaki özerk beyliklerce idare edilmiştir.

Bitlis’in İslam Alemiyle ilk ilişkisi, Hz. Ömer zamanında gerçekleşmiştir. İran’ı ele geçiren Sad Bin Ebu Vakkas’ın buyruğu üzerine, Bölgeye gelen El Cezire Komutanı İyyaz Bin Ganem 647 Yılında Bitlis’i ele geçirmiştir. Bir süre işgal edilen ve Arap boylarının yerleştirildiği Bitlis, Doğu Anadolu’daki iç çatışmalar yüzünden tekrar Bizans’a bağlanmıştır. Fakat bu kısa süreli olmuştur. Emevi Halifesi Muaviye döneminde Bitlis 661 Yılında yeniden Araplarca alınarak, Muhammet Bin Mervan tarafından El Cezire Vilayetine bağlanmıştır. Amil olarak adlandırılan Valilerce idare edilen Bitlis, daha sonra Diyarbekir’e bağlanmıştır. Türklerin 11’nci Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu Akınları sırasında uğrak yer haline gelmiştir. Bu arada yeniden Mervan oğulları’nın idaresine geçmişse de, Diyarbekir Emiri buna son vererek, Bitlis ve çevresindeki toprakları “Ikta Sistemi”ne uygun olarak dağıtmıştır. Önemli bir toprak parçasını alan Dilmaç oğlu Mehmet Bey, Bitlis’in yönetimini de ele geçirmiştir. 13’ncü Yüzyılda Eyyubiler, Harzemşahlar ve Moğolların saldırısına uğrayan Bitlis, özellikle Celaleddin Harzemşah ve Hülagunun orduları tarafından büyük bir yıkıma uğratılmıştır. Şerefhanoğulları tarafından 14’ncü Yüzyıldan itibaren yönetilmeye başlanan Bitlis, bu arada İlhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safeviler’in bir biri ardına saldırılarıyla karşılaşmıştır.





Bitlis’te Osmanlı Egemenliği Yavuz Sultan Selim döneminde 1514 yılındaki Çaldıran Savaşı sonunda başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu idaresi altında İlim, Sanat ve Kültür Merkezi haline gelen Bitlis, Padişaha bağlılığını gönderdiği vergilerle pekiştirmiştir Uzun süre Beyliklerle idare edilen Bitlis, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama ve gerileme dönemlerinde, zaman zaman iç direnişlere sahne olmuştur. Bey’lerin sonuncusu olan Şerif Bey 1894’te Reşit Paşa tarafında yenilgiye uğratılarak, Beylik düzeni sona erdirilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu Balkan Savaşlarından yenik çıkması ve bu savaşın yaraları sarılmadan, Almanların oyunuyla kendisini 1’nci Dünya Savaşı’nın içinde bulmuştur. Bir çok cephede birden savaşmak zorunda kalan Türk Milleti, çok canlara mal olmuş, çok acılar çekmiş bir Kafkas Cephesi yaşamıştır.

Kafkas Cephesi’nin müdafaasını üstlenen 10’ncu Kolordudaki 40.000 Kişilik Askerin bir kısmını Seferberlik Emri ile Orduya katılan Bitlis Halkı teşkil etmiştir. Sarıkamış Harekatı sırasında Allah-u Ekber Dağlarında donarak hayatını kaybeden ve Şehitlik mertebesine ulaşan Bitlis gençleri, hayatlarının baharında göçmüşlerdir.

Yıllardan beri sıcak denizlere ulaşma hayalleri içinde yaşayan Çarlık Rusya Orduları harekete geçmiş ve kısa sürede Doğu Anadolu’nun birçok Şehri’ni işgal etmişlerdir.

1915 Yılında Ruslar Bitlis’i işgal etmek için Başhan Mevkiine geldikleri haberini alan bütün Bitlis Halkı çocuklarının ellerinden tutarak göç için yollara düşmüşlerdir. ( Bitlis’in işgali ile Halkın çektiği sıkıntı ve göçlerle ilgili ayrıntılı bilgiler Bkz. “Silvan Karargahı”) Bitlis’teki Türk Askerinin ve Milis Kuvvetlerinin dirayetli savunması sonucunda Ruslar Bitlis’e giremeyerek geri çekilmiştir. Ancak bu sevinç fazla sürmemiş ve Mart 1916 Yılında Rus ve Ermeni işbirlikçiler Bitlis’i işgal etmiştir. Bu işgalle beraber Bitlis ikinci büyük göç olayını yaşamıştır. Göç edemeyip şehirde kalanlar, Ermeni kurbanı olurken, göç edenler ise çetin kış şartları altında açlık, sefalet ve çapulcuların kurbanı olmuştur. Göç eden Halk, götüremediği 1000 den fazla Çocuğunu Köprü altlarında, Kar kümelerinin yanında ölüme terk etmiştir.

Bitlis Geçitleri’nin Rusların eline geçmesi; Diyarbakır, Adana, Halep, Bağdat Yolunun düşmana açılması manâsına geldiğinden, Bitlis’in Acil olarak geri alınmasına karar veren Türk Genelkurmayı, Çanakkale savaşlarında büyük kahramanlıklar göstermiş ve o tarihlerde Edirne de istirahat’ta bulunan 2’nci Ordu’nun, özellikle 2’nci Orduya bağlı 16’ncı Kolordu’nun acilen Bitlis Cephesi’ne gönderilmesine karar vermiştir. Bu Ordu’nun Komutanlığına Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal atanmıştır.

 

Albaylıktan Generalliğe yükseltilen Mustafa Kemal, 27 Mart 1916 Tarihinde Bitlis’i ziyaret etmiştir. Gerekli talimatları verdikten sonra, Karargahını kurduğu Silvan’a geri dönmüştür. Temmuz Ayı sonlarında taarruz için tekrar Bitlis’e gelmiştir.

Bitlis’te bulunan 16’ncı Kolordu’nun 5’nci Tümeni ve bu Tümen’in 13, 14 ve 15’nci Piyade Alaylarının yanı sıra, sayılarının 2000 – 3000 arasında olduğu tahmin edilen Milis Kuvvetleri ve bu Milis Kuvvetlerinin başında ise, Şeyh Muhammet Diyaiddun (Hazret), Mutki Aşiret Reisi Hacı Musa Bey ve diğer Milis birlikleri bulunuyordu.

1 Ağustos 1916 Tarihinde Mustafa Kemal tarafından Taarruz emri verilmiş, 8 Ağustos 1916 Tarihinde Bitlis, Sabah 05’te İstiklaline kavuşmuştur. Bu yüzden her yıl 8 Ağustos tarihi Bitlis’te “Kurtuluş Günü” olarak kutlanmaktadır.



Coğrafi Konumu :

Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Bitlis, kuzeyde Ağrı (Patnos) ve Muş (Bulanık, Malazgirt), batıda Muş (Hasköy, Korkut) ve Batman (Sason, Kozluk), güneyde Sirt (Baykan, Şirvan), doğuda ise Van (Gevaş, Erciş) ile çevrilidir.



Bitlis, Doğu Anadolu Bölgesi'nin yukarı Fırat ve yukarı Murat bölgelerinin sınırları üzerinde, Doğu Anadolu'yu Güneydoğu Anadolu'ya bağlayan doğal geçit üzerinde bir vadi kenti olarak kurulmuştur. İlin yeryüzü şekillerini Van Gölü'nün güney ve kuzeyindeki dağlarla bunların arasında ve üstündeki düzlükler oluşturur. Bu düzlüklerin büyük bölümü platodur. Ovalar ise daha azdır. İl topraklarının büyük bölümünü kaplayan dağların yükseltisi genellikle 2000 m.nin üzerindedir. van Gölü'nün güneyindeki dağlar Güneydoğu Toroslar'ın uzantılarıdır. Bu dağların en önemli yükseltileri Kırmızıtaştepe (2.607 m.), Karataştepe (2.609 m.) ve Ziyarettepe'dir (3.002 m.). Van Gölü'nün kuzeyindeki dağların en önemlileri ise; Türkiye'nin ikinci en yüksek dağı olan Süphan Dağı, Süphan'ın batısındaki en yüksek noktası 2.542 m.ye ulaşan Ziyaret Dağları ile dünya çapında tarihsel ve doğal önem taşıyan Nemrut dağı'dır.