Her şehrin tarihi o şehrin sakinlerinin de tarihidir. Yüzyıllar boyu bağrında nice sakinlerine kucak açan Üsküdar, İstanbul'un fethinden neredeyse bir buçuk asır yıl evvel Türk egemenliğine girmiş ve daha o çağlardan itibaren "kutlu bir diyar" olma yolunda hızla ilerlemiştir. Tarihi yarımadanın karşısında, alabildiğine geniş bir İstanbul peyzajına açılan müstesna konumuyla Üsküdar, Asya topraklarının başladığı bir köprü başıdır. Antik çağlardan beri doğal dokusunun güzelliği sayesinde Ön Asya-Avrupa arası ulaşım kolaylığı sağlayan Boğaziçi'nin açılım noktasında bulunan Üsküdar, her zaman bir cazibe merkezi olmuştur. Bu özel durum; Üsküdar'ın sık aralıklarla istilâlara, farklı egemenlikler altında kalmasına yol açmıştır. Üsküdar isminin nereden geldiği konusunda değişik kaynaklarda farklı görüşler olsa da erken dönem eserlerde geçen Khrisopolis ve Skutarium kelimelerinin "altın şehir" ve "kalkan şehir" anlamlarını vermesi; ayrıca dünya haritacılığının ilk dönem örneklerinde de Latince "scutari" kelimesinin kullanılmış bulunması Üsküdar ismini çağların içinden bugünlere getirir. Şehrin ismi İngilizce'ye Latince'den aynen geçmiştir. Adı da tarihi kadar kadîm olan Üsküdar, gelecek zamanlara doğru yürüyüşünü aynı eskimezlik içinde sürdürüyor. Çoğrafi Konum: Boğaziçi kıyı şeridi ilçe sınırları içerisinde Küçüksu'dan başlayarak Haydarpaşa'da sona erer. Harem, Salacak, Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli ilçenin belli başlı iskeleleridir. Üsküdar'ın büyük bir bölümü yerleşim alanları olup, bunların başında Acıbadem, Altunizade, Bağlarbaşı, Beylerbeyi, Kuzguncuk, Çengelköy, Kandilli, Kısıklı ve salacak gelmektedir. Deniz seviyesinden 136 m. yükseklikte olan ilçenin Yüzölçümü 36 km2.dir.