Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Can sıkıcı sorular
Yazı Yaz
336
553
Makale
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
21.3.2012
0 yorum
1726
okuma
Ahiret, cennet-cehennem, hesap...
Tüm bu kavramların içinde yaşadığımız bu dünyayla irtibatlı olduğunu iddia ettiğimizde kimileri ne demek istediğimizi kavramakta zorlanacaktır. Oysa insan bu dünyada Allah'a kulluk bilinciyle yaşama çabasında olmadıkça, adalet, merhamet, doğruluk, dürüstlük üzere bir hayat sürmeye yönelmedikçe ahirette kaybedenlerden olmaktan kurtulamayacak.
Yukarıda andığımız kavramları ölüm sonrasına ve öte aleme has kılmak suretiyle İslam'ın bu dünyaya dair iddiasını adeta yok sayanlar, müslüman olmanın ne demeye geldiği konusunda sağlıklı ve tutarlı bir bakışa sahip olamamaktadırlar. Zihinler bulanıklaştığında en temel meselelerde dahi farklı tavır ve tercihler ortaya çıkabilmektedir.
Servet ve iktidar sahibi olmanın sınandığı alan kanaatimizce tam da burasıdır. Elbette sınandığımız daire bundan daha geniş ve çeşitlidir. Sahip olduğumuz tüm varlık ve imkanları ne suretle kullandığımızdan mutlaka sorulacağımıza dair inancımız bizi müslüman kılan ilkeler arasında.
İktidar hangi ellerde olursa olsun sosyal, kültürel, siyasal, iktisadi tüm ilişki alanlarımızda yaratıcıya hesap verme bilinci taşıyor olmamız, bizi diğer kitlelerden ayıran temel farklardan olmalı. Yapanın yaptığının yanına kalmayacağı inancı zayıfladığında yahut yitirildiğinde, insanı denetleyen hangi duyarlılık olabilir ki? Bu durumda helal-haram, iyi-kotü, doğru-yanlış, adalet-zulüm vb. tüm ayırımlar bulanıklaşmaya ve herkesin kendisine göre meşruiyet tanımları şekillenmeye başlar ki mevcut dünya tablosu bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Müslümanlar için temel meselelere dair teoride durum bu kadar açık ve net ise de fiili durum, sorunlar ve çelişkilerle dolu bir görünüm arzediyor. Kimi, meselelerimizin teorik anlamda da tartışılmaya ihtiyaç gösterdiği muhakkak. Ancak burada konu ettiğimiz hususlar çok temel meselelerimiz. Birimizin doğru dediği diğerine göre yanlış. Helaller ve haramlar iç içe geçmiş durumda. Algılarımızda oluşan bu farklılıklar, tercihlerimizi de farklılaştırıyor.
Halbuki müştereklerimiz bu kadar izafi mi? Bu kadar belirsiz ve bulanık mı?
Sözgelimi Suriye'de yaşanan sıkıntılar karşısında neden ortak ve net bir tutum geliştiremiyoruz? İslam alemi bir kafa karışıklığı yaşıyor. Siyasal hesaplar, kaygı ve öncelikler taban tabana zıt yorumlara kapı açıyor gibi.
Ya da Filistin'in "İsrail sorunu" hakkındaki bakış ve tutumlarımızda yer yer neden ilginç farklılıklar ifade bulabiliyor? Müslüman bir cemaatin bir kurumsal yöneticisine Gazze'nin bizim Edirne'miz ya da bir diğer ilimiz gibi bir İsrail şehri olduğunu söyleten hangi mülahazadır?
Veyahut aynı müslüman toplumun üyeleri, neden Kürt meselesinde benzer bir hassasiyet ve ortak bir tutum ortaya koyamıyor. Müslüman Kürtlerle Müslüman Türkler arasındaki muazzam ortak paydayı tahrip edebilecek anlayış ve yorumlar nasıl oluyor da bazı zemin ve zamnlarda dillendirilebiliyor?
Vahyin kimi temel ilkelerine rağmen iktisadi hayat, kadın-erkek ilişkileri, iktidar ve idare ilişkilerinde statü ve hiyerarşi etrafında oluşan ve giderek meşruluk kesbeden çarpık tavır ve uygulamalar neyin nesidir?
Liberal ya da sosyalist görüş ve yaklaşımların akidemizle olan ilgi ve konumları bu kadar muğlak mı? İslam'a ön ek olarak giydirilmeye çalışılan demokratik, laik, ılımlı nitelemeleri konusunda neden sağlam bir görüş ortaya koyamıyor müslümanlar?
Hayatımızın siyaset,hukuk ve idare alanlarıyla ile vahyin temel değerleri arasındaki irtibat ya da irtibatsızlık konusundaki tartışmayı fiilen aştık mı son zamanlarda? Öyleyse bu süreç hangi sebep ve aletlerle gerçekleşti?
Mevcut siyasal ittifakımız kimlerle ve hangi müslümanca gerekçelere dayanıyor? (Bazıları uluslar arası ilişkilerin ya da ekonominin böyle gerekçelere dayanması gerekmediğini ileri sürecek biliyorum, bunun gerekçelerini de açıklamak gerekmez mi?)
Müslüman işadamlarının, siyasetçilerin, yöneticilerin, ilim-fikir adamlarının, müslüman erkeklerin ve kadınların ayırt edici vasıfları sizce de zaman zaman bulanıklaşmıyor mu?
Yoksa tüm bunlar olağan birer ictihad konusu ve dile getirdiklerimiz bizim kuruntularımızdan mı ibaret?
Temenni ederim ki böyle olsun...
Aksi halde bizi büyük bir hüsran bekliyor demektir.
Ömer Karaoğlu
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
1726
Yer
Makale
21.3.2012
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
http://www.milligazete.com.tr/makale/can-sikici-sorular-229089.htm
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Mustafa Nuri
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Vefa Onur'lu İnsanların Meziyetidir.
Engin Duran
1448 okuma
İskilipli Atıf Hoca
Eyyüp Azlal
1632 okuma
Enformasyon Ve Dezenformasyon
Ali Duman
1657 okuma
Necip Fazıl Ölmeden Önce Adeta Ölümü Hissetmi
Kahraman Maraşlılar
1362 okuma
Sokağa İnmeyen Yüzde 50'Nin Bildirisi
Aytekin Takar
1322 okuma
Eylemcilere Müge Anlı'dan Gelen 31 Şok Soru
The Coolie
1821 okuma
Daha Ne İstiyorlar?
Süleyman Ayçiçek
1381 okuma
İlk Modern Ordumuzda Askerlik Süresi 12 Yıldı
Aytekin Takar
1646 okuma
Osmanlı’da Sıbyan Mektepleri Ve Recâî Mehmed
Eyyüp Azlal
1477 okuma
Bir Şehirleşme Manifestosu…
İbrahim Balcıoğlu
2404 okuma
Doçentlik Yeterlilikleri Ve Kriterleri
Ali Duman
2123 okuma
Allah’In Sevdiği Hasletler
Hamit Güveli
2195 okuma
An İtibariyle Çağrılıyoruz Kutlu Yolculuğa
Eyyüp Azlal
1493 okuma
Kimliğimiz
İsa Muslubaş
1357 okuma
Ikinci Kisi
Figen Yılmaz
1515 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi336/Can-sikici-sorular
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap