Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
İnsanın Canı Neden Sıkılır?
Yazı Yaz
2278
5930
Dini Konular
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
9.10.2016
0 yorum
1061
okuma
Yediden yetmişe her birimize “Canım sıkılıyor!” cümlesi oldukça tanıdıktır. İnsanoğlu can sıkıntısından kurtulmak için neler yapmaz ki?!
“Neden sıkılıyorsun?” diye sorulduğunda hatta “Neden sıkılıyorum?” diye kendi kendimize sorduğumuzda birçok kez cevabını bulamayız.
İnsanın sebebini açıklayamadığı belki de sebepsiz zannettiği bu ruh daralmaları aslında hiç de sebepsiz değil. Can sıkıntılarının en önemli sebebi bir hakîkat arayan ruhun hakîkat arayışının göz ardı edilmesidir. İnsanoğlu sadece gözüyle gördüğü şeylerle yani maddeyle çok meşgul olduğundandır ki; ruhundaki bu arayışın farkına varmaz.
Farkına varsa da ruhunun seslenişini bir şekilde bastırmaya, duymamaya çalışır. Hakîkat arayışının göz ardı edilmesi neticesinde ise ruh sesini can sıkıntıları ile (ki; bu ileride bunalımlara dönüşecektir) duyurmaya çalışır. Ruhlarımızın aradığı en büyük hakîkat ise; Allah’tır.
Fakat insanoğlu kaçar. En büyük hakîkatten yani Allah’ından kaçar. Oysa insanın yaşanması zor zannederek kaçtığı tek bir Allah inancı, yaratıcısını tanıması ve Rabbinin isteklerini yapması bütün bunalımlarını ortadan kaldıracak en kolay ve bir tek yoldur. Allah’a kulluk etmek insanın nefsine külfet görünüyor. Fakat günde beş vakit ibâdet külfetinden kaçan insan cahilliği ile sinek ısırmalarından kaçıp yılanların ısırmasına yakalanıyor. Çünkü kulluk gıdasından mahrum bırakılan bir ruh bunalımlarla dünyada perişan olurken ahiret saadetinden de mahrum kalıyor.
Fıtrat (yaratılış) yalan söylemez
Siz bir limon çekirdeğinden elma ağacı çıkaramazsınız. Bir tavuk yumurtasından da bir ördek. Bir kavun çekirdeği kavun olmak için programlıdır. “Ben bir kavun olacağım” der ve asla bir karpuz olmaz. Yaratılan her şey için geçerlidir bu. İnsan da ibâdet için yaratılmıştır. Ebedî bir zata kul olmak için yaratılan ruh ve kalplerimiz bu iştiyaktan asla vazgeçemezler. Ve O ebedî zâtı anmadan ve O’na secde etmeden asla huzur bulamayacaklardır.
Hepimizin bildiği gibi bir çekirdeğin iki neticesi vardır. Ya gayret edip toprağın üstüne çıkar çiçek açar, meyve verir ya da toprağın altında börtü böceğe teslim olup çürüyüp gider. Elbette insan için de iki netice var: Ya fıtratının gereği olan tek bir Allah’a iman ve ibâdet ederek dünya toprağından cennete çiçek açacak ya da nefis haşaratına teslim olup insaniyetini çürütecektir.
Mutluluk iman nispetindedir
Sıkıntı ve bunalımların en büyük sebebi Allah’a inanmamak veya O’nu tanımamak, O’nu anmamaktadır. Nasıl canlıların yaşaması ve gelişmesi için hava, su, ışık gerekiyorsa ruhlarımız için de Allah’ın varlığını kabul edip O’nu tanımak ve Allah’ı anmak o derece gereklidir.
Ne yazık ki Allah’a iman ve itaatten kaçanlar huzurdan mutluluktan kaçtıklarının, kendilerine eziyet ettiklerinin farkına varamayacak kadar cahiller. Öyle ki Allah’a secde izzetini kabul etmeyenler dünya ve içindekilere secde zilletini tercih ederler de bunun farkında bile olmazlar! Allah’a secde etmeye tenezzül etmeyip birçok aciz varlıklara secde edilmesi çok tuhaf değil midir? “N’olur dünya! Bizi zevklerinden mahrum etme!” yalvarışlarıyla dünya lezzetleri peşinde koşturan zavallı dilencilerle dolu asrımız. Lakin onlar dünyaya dilenci olurken dünya onlara mağrur ve gaddar bir zengin rolündedir. Çünkü gerçekte dünya insan ruhunun istediği ebedîyeti ve huzuru asla veremeyecek kadar fakirdir.
“Ben inanmıyorum ama mutluyum” diyenler kendilerini bile kandıramadıklarını bildiğimizi bilmeliler. Görünüşte eğlenceli, lezzetli ve debdebeli hayatlarının iç yüzü karanlık bir boşluktur. Allah inancı zayıf olan toplumların neden alkol ve uyuşturucularla beyinlerini uyuşturma ihtiyacı duydukları ortada değil midir? Ve ahlaksızlığın yıldızları sayılanların ki; zenginlik ve şöhretleri zirvelerdeyken yüzde doksanı acaba neden uyuşturucu müptelasıdır? İnsan neden en güzel nimetlerden biri olan aklını uyuşturmayı tercih eder ki? Hatta insanı insanlıktan çıkararak çok da aşağı bir hale düşüren sarhoşluğu insan olan insan nasıl tercih edebilir!?
Bazen akıllara gelir: İnançsızların veya Allah’ın razı olmadığı bir hayat yaşayanların ruh dünyalarıyla sadece beş dakikalık bir değişim yaşayabilseydik ne olurdu acaba? Herhalde onlar bizim daha dünyadayken yaşadığımız cenneti görüp imana gelecek, biz de onların daha dünyadayken yaşadıkları cehennemi görünce dehşet alıp secdeye kapanacak iman ve İslâm için tekrar tekrar Rabbimize şükürler sunacaktık.
Allah’a inananların neden canı sıkılır?
İslâm’a yeni girmiş insanlarda bir coşku hali gözlemleriz. Onlara fevkalade bir huzurla sevinç gözyaşları döktüren sebep ruhun hasretle beklediğine kavuşma hissidir. Ruh aradığını bulmuş ve Rabbine kavuşmuştur.
Yüz binlerle tecrübe edilmiş bir hakîkattir ki şehadet iman lezzetiyle harika bir huzur kazandırır.
İmanı olduğu halde ruhsal sıkıntılara düşülmesindeki en mühim sebep ise iman edilen zatın tanınmayışıdır. Ruhlarımız Allah’a iman ve ibâdet için yaratıldıkları gibi Allah’ı tanımaya da bir o kadar müştak ve muhtaçtırlar. Sebepler perdesini aşıp Allah’ın her an bizimle olduğunu hissedebilmek için Allah’ı tanımak gerekir. Şah damarımızdan daha yakın olan Allah (cc) ile birliktelikten gelen lezzeti yakalayabilmek elbette Marifetullahsız olamaz.
Hem insan tanımadığı bir zâtı sevemediği gibi itaat de edemez. Evet insan iman ettiği zâtı tanımalı. Tanıdıkça sevecek, sevdikçe de ondan gelene râzı olacaktır. Meselâ: Musibeti musibet yapan Allah’tan geldiğini düşünmemek değil midir!? Yani musibet acısını çekilebilir kılan musibet anında Allah’ı tefekkür edebilmektir. Ancak Allah’ını tanıyan bir kul gelen musibetlerin Rabbinden geldiğini düşünebilir. Allah’ın insana çekemeyeceği yükü yüklemeyeceğini söz verdiğini, bütün annelerden daha şefkatli oluşunu, hiç abes iş yapmadığını biliyorsak şayet “kahrında hoş, lütfun da hoş” mısralarındaki hakîkat ortaya çıkacak kederler ve sıkıntılar lezzete dönecektir. Allah’ımızı tanıdığımızda her an tüm düşünce ve hislerimizle O’na (cc) yönelecek ve artık bize düşen iki dünya saadetinden başkası olmayacaktır.
İman, marifetullah ve muhabbetullahı elde etmiş insanlar da zaman zaman içlerinde huzursuzluk değil fakat bir boşluk hissederler. Bu da bir kudsi hadiste buyrulduğuna göre ruhun Allah’ın cemalini özlemesidir.
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
1061
Yer
Dini Konular
9.10.2016
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
#insan
  
#canı
  
#neden
  
#sıkılır
  
Kaynak
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Sorularla İslamiyet
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Mevlid Kandili İlk Defa Ne Zaman Kutlandı?
İslam Hukuku
2230 okuma
Kandil Gecelerinin Tarihi Serüveni
İslam Hukuku
1998 okuma
İslam’Da Modern Eğilimler
Ali Duman
2687 okuma
Kandiller Ne Zaman Kutlanmaya Başladı?
İslam Hukuku
1815 okuma
Ârif Olmayanlar Anlasın Diye!
Faruk Korkmaz
2447 okuma
Yahudi Ve Mason Zihniyetli İlahiyat Hocaları
Ali Duman
1361 okuma
İslam Hukuku Ve Güncel Konular
İslam Hukuku
1538 okuma
27 Aralık Ölüm Yıldöneminde “Mehmet Akif” Pa
Ali Duman
2300 okuma
Başını Örtenler
Fatih Akduman
1481 okuma
İslam Hukukunun (Fıkh) Tanımı
Ali Duman
1327 okuma
Kiz Tavlamaca Erkek Yakalamaca Oyunlarina Dai
Myname isno
1377 okuma
İslam Hukuku (Fıkh) Mezhepleri
Ali Duman
1267 okuma
Şi’A ve Ehl-İ Sünnet Fıkhında Mut’a Kitabı Üz
Ali Duman
1434 okuma
15 Mayıs İzmir'in Yunanlılar Tarafından İşgal
Ali Duman
1268 okuma
Din İstismarı Meselesi
Ali Duman
1542 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi2278/insanin-cani-neden-sikilir
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap