Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Goethe, Neden Hafız'a Hayrandı
Yazı Yaz
622
4059
Makale
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
1.4.2013
0 yorum
1811
okuma
Fars edebiyatının gelmiş geçmiş en ünlü şairlerinden biri olan Hafız-ı Şirazî, gönlümüzde taht kurmuş akıcı ve yakıcı gazellerinin yanı sıra başta Goethe gibi Batılı şairleri derinden etkilemesiyle tanınan bir İslam şairidir.
Hafız’ı Goethe’ye götüren şahıs bizim de yakından tanıdığımız “Osmanlı Tarihi” müellifi Hammer’dir. Almanların Goethe’si, hatıra defterinde Doğuya ait eserleri sayarken onun haftalarca okuduğu, seyahatlerinde bile yanında ayırmadığı bir eser hiç şüphesiz Hafız’ın Divanından başka bir kitap değildi. Hafız’ın divanı Goethe’yi yalnız mekan bakımından değil, zaman bakımından da uzaklara 16. Asrın İran şiirine götürür. Bu hatırasını Goethe şöyle anlatıyor.
"Hafız’ın şiirleri, Hammer'in tercümesiyle, geçen yıl elime geçti (1814). Bundan önce, şurada burada, dergilerde çevrilmiş bazı münferit şiirler, bana, bu parlak şairi pek duyurmamıştı. Şimdi ise şu bir araya toplanmış şiirleri, üzerimde öyle büyük bir tesir bıraktı ki, onun karşısında benim de verimli olmam gerektiğini anladım. Yoksa bu kuvvetli şahsiyetin önünde duramayacaktım. Üzerimdeki tesiri çok büyük oldu. Onun Almanca tercümeleri, önümde duruyor. Onun duygularını paylaşmadan yapamıyorum. Konu ve fikir bakımından içimde bir benzerlik belirmeğe başladı, hem o derece ki, artık içimden de olsa, açıkça beliren bu istekle, gerçek dünyadan zevk almayı kendi zevkime, kendi kudretime ve kendi irademe bırakan ideal bir dünyaya kaçmak ihtiyacını duydum."
Özellikle “onun karşısında benim de verimli olmam gerekiyordu” sözü, bütün büyük şairlerin ortak paydası, her birinin büyük bir şairin izinde gitmiş olmalarıdır tezimizi kuvvetlendirecek niteliktedir. İşte böyle bir tesirle Goethe söz meydanına çıkar ve meşhur “Doğu-Batı Divanı” adlı eserini hazırlar.
Goethe, Hafız’ın Divanın etkisiyle ki İslamî bir havayı da teneffüs etmiştir. Özellikle onun Allah’a dua ederken "Musa, Kur'an'da nasıl dua ettiyse, ben de öyle dua etmek istiyorum: Allah'ım, sıkıntılı kalbime ferahlık ver sen!" diye yalvarmıştır. Onun bu duası Kur’an-ı Kerim’de karşılığı şöyledir. “Yarabbi, kalbimi aç ve bana işimi kolaylaştır. Sözümü anlaşılır diye de dilimden düğümü çöz.” (Taha Suresi 25. Ayet)
Hafız’ın gerçek adı, Muhammed Şemseddin idi. Goethe bir şiirinde bu büyük şairi konuşturur ve der ki “söyle ey Muhammed Şemseddin, neden yüce milletin “HAFIZ” diyor sana. Hafız da cevap verir:
"Çünkü Kur'an'ın kutsal metnini değiştirmeden ezberimde hıfzediyorum ben. Kötü günlerde. bana ve Peygamberimizin sözünü tutanlara kötülük gelmesin diye, böylece din-i mubine hizmet ediyorum. Bunun için işte “HAFIZ” diyorlar bana .... "
Hafız'ın bu cevabında, dünya iyi ve kötü, insanlar da: dinli ve dinsiz diye ikiye ayrılır: Kötüler, dinsizler, iyi ve dinli olanlara bir kötülük yapamayacaklardır. Kötülüğü önlemek, büyük bir hizmettir. İnsana huzur verir. Goethe de bunu duymuştur; Bunu duyan Goethe, “Tamamıyla sana benziyorum ben Hafız. Mukaddes kitaplarımızı, onların o mükemmel hayallerini, ben de senin Kur'an'ı aldığın gibi içime aldım. Örtülerin örtüsü üzerine basılmış İsa'nın sureti gibi, ben de onu bağrıma bastım. Reddetmek, engel olmak, kapmak istedikleri halde, inancın bu hayaliyle huzur buldum ben" diyordu. Goethe'nin söylediği örtülerin örtüsü, Azizelerden Veronika'nın örtüsüdür. Hz. İsa çarmıha gerilirken, Veronika,ona örtüsünü uzatır.,Hz. İsa da bu örtüye ızdırablı yüzünü siler.
Hafıza bu iç huzuru Müslümanlık vermişti, Goethe'ye de Hıristiyanlık. Bununla her ikisinin dünyaya karşı aldıkları durum müspettir. Hayatın güzelliği, zenginliği, Allah'ın istediği bir güzellik, onun yarattığı bir zenginliktir. Bunlara hayranlık gerekir. Mademki dünyaya geldik, dünya nimetlerinden faydalanma bizim hakkımızdır, düşüncesi, Hafız’ın felsefesini teşkil eder.
Hafız, arifane gazelleriyle herkesin takdirini kazanmış, gazellerindeki kudretle herkese kendini sevdirmişti. Kafiyeleri sağlamdı. Tekerrür yapmıyor, az sözle çok şey söylüyor; açık konuşuyor, kelimeleri yerinde ve güzel kullanıyordu. Hepsini bir kuyumcu titizliğiyle işlemiş, sade bir görünüş içinde onlara özlü haller vermişti. Goethe, Hafız’a bunun için hayrandı ve bunun için onu tutuşturucu bir kıvılcıma benzetmişti.
Eyyup Azlal
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
1811
Yer
Makale
1.4.2013
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
http://www.milatgazetesi.com/Goethe-neden-Hafiza-hayrandi/40642
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Eyyüp Azlal
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Kuklacı Kim!
Son Osmanlı
1891 okuma
Terör Koalisyonu
Son Osmanlı
1546 okuma
Erdoğan
Son Osmanlı
2257 okuma
Tarih Yazılıyor
Son Osmanlı
1687 okuma
Uyanık Olun!
Son Osmanlı
1559 okuma
Oyun Bitti
Son Osmanlı
1637 okuma
Madalyon
Son Osmanlı
1367 okuma
Göktürkler
Son Osmanlı
2222 okuma
Teknoloji'de Hayal Ve Merak Alemi
Mustafa Celep
1484 okuma
Oyun Tersine Döndü
Son Osmanlı
1517 okuma
Dr I Greams
Dr İ Greams Greams
1822 okuma
İşte O Katırlar!
Son Osmanlı
1852 okuma
Aklın İflası!
Son Osmanlı
1425 okuma
Cizre'de Bizans!
Son Osmanlı
1737 okuma
Saldırgan Bir Cilt Bakım Rejimi Başlat
Collin David David
1443 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi622/goethe,-neden-hafiza-hayrandi
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap