Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Masal Gibiydi Herşey
Yazı Yaz
865
4680
Memleket Yazilari
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
15.8.2013
0 yorum
1754
okuma
Bir varmış, bir yokmuş tadındaydı akşamlar… Çocukların hararetle beklediği an, dedelerin, ninelerin: “Çağam hele gelin! Size bir metel (masal) anlatam!” dediği zamandı. Heyecanla toplanılırdı onların çevresinde. Yan yana, diz dize oturularak beklenirdi dudaklardan dökülecek sihirli kelimeler.
Bazı mahallelere elektrik henüz gelmişti ama aydınlık akşamlarla tanışma fırsatı bulamayan uzak mahalleler ve hele de köyler, lüks veya gaz lambalarının can çekişen ışıklarıyla aydınlanırdı gün batımından sonra. O canım masalları doyulmaz kılan loş ışıklı kerpiç evler miydi, anlatan ak saçlıların mahareti miydi bilinmez fakat şurası da bir gerçek ki masalsız bir akşam düşünülemezdi.
Önceleri misafirliğe gidilirken pek haber verilmezdi ve bazen birkaç aile aynı evde bir araya gelebilirdi. Yadırganmazdı bu durum… Sadece sofradaki kaşık ya da tepsideki bardak sayısı artardı, hepsi bu. Allah ne verdiyse birlikte yenirdi Halil İbrahim sofralarında. Her gün itinayla süpürülen, toz alınan evler, “Bir gelen olur!” hazırlığındaydı daima.
Alışılagelmiş ikram ve sohbetlerden sonra sıra gelirdi çocuklara. Aynı evde toplanmış olan konu komşunun onca çocuğunun idaresi öyle kolay değildi. Televizyon yok, bilgisayar yok… Ne olacak bunca çocuk? Hır gür olmadan nasıl bir arada duracak? Derken bir ses ünler, afacan ordusunu masal vaktinin gelmesiyle müjdelerdi. Anlatılan her masalla Karı Ana’lar , Keloğlan’lar, peri kızları, bir dudağı yerde bir dudağı gökte Arap’lar kimseye görünmeden katılırlardı bu riya bilmez meclislere.
Masal başladığında sanki sihirli bir değnek bütün atmosferi değiştirirdi. Anlatılan her masalda tahayyüller farklılaşır, odanın dekoru sürekli başkalaşan bir örtüye bürünürdü. Hatta çocuklar kendilerini o kahramanların yerine koyar, ellerinde kılıç, üstlerinde kaftan varmış gibi kapılıp giderlerdi masalın ahengine. Akla hayale sığmayan anlatımlara inanılmadığı aşikârdı ama “bir dudağı yerde bir dudağı gökte” olan Arap’ı sanki gerçekmiş gibi düşünmekten de kimse geri durmazdı.
Malatya’mızın masallarında bile özgün bir doku hâkimdi. Kahramanların kimi zaman mütevazı, kimi zaman eşsiz sofralarında kömbeye, karın bumbara daima yer bulunurdu. An gelir Kaf Dağı’nın yerini Beydağı alır; Keloğlan Fırat ya da Tohma’dan geçerdi. Anlatıcı bazen yeteneğinin sınırlarını o kadar genişletirdi ki, dinleyici çocuklardan bazılarına masalda yer verirdi. Bu durum övünmelere, ara sıra da gülüşmelere neden olurdu. Masalın bitmesi hiç ama hiç istenmezdi.
Yazın başka güzel, kışın başka güzeldi Malatya akşamları. Genellikle bahçeli evlerden müteşekkil olan Malatya mahalleleri, yaz aylarında adeta panayır alanına dönerdi. Her sokağın cıvıl cıvıl çocuk kaynadığını görmek mümkündü. Anne babaların eyvanlarda, bahçelerde sohbete dalması, henüz asfaltla tanışmamış sokakları çocuklara bırakırdı. Envai çeşit oyun oynanır, şeytanın aklına gelmeyecek yaramazlıklar gırla giderdi.
Büyüklerin içeriye çağırmasıyla bütün çocuklar evlerine dağılırdı ama bu kez de evlerde devam eden koyu sohbetlere kulak misafiri olurlardı. Babalarının çocukluk ve askerlik hatıraları erkek çocuklar için ilginç bir dağarcık oluşturur; kız çocukları da daha çok ev işi, örgü-dantel modeli ve yemek tarifi üzerine yapılan konuşmalara ortak olurlardı. Vakit ilerler, oyunların vermiş olduğu yorgunluk nedeniyle kulağa çarpan her ses ninni gibi gelir; ya bir minderin üzerinde ya da büyüklerin dizlerinde uykuya yenik düşerdi körpe bedenler.
Kış akşamlarında ise yağan kara, keskin soğuğa nispet yaparcasına sıcaktı kuzine sobalı Malatya evleri. Sobanın üzerinde buğday, mısır, nohut haşlanır; kestane pişirilirdi. Malatya akşamlarının vazgeçilmezleri olan pestil, kesmece ve cevizler hazırlanır; “kak” denilen elma, armut kurutmaları ve tabii ki gün kurusu kayısı ile süslenen çerez tabakları kayısı çekirdeği ile tamamlanırdı. Kültürü zengin olan memleketin bu zenginliğine paralel olarak mutfağı da zengindir. Tıpkı Malatyalının gönlü ve sofrası gibi… Bu nedenle ikramların ardı arkası kesilmez; çerezleri meyve şurupları, pekmez şerbetleri takip ederdi.
Yeri gelmişken kavurga ve dövülerek un haline getirilen kavurgaya şeker katılarak yapılan kavuttan da özlemle bahsetmek gerekir. Bir nevi şekerli un tatlısı olan kavut çocuklar tarafından çok sevilirdi. Çünkü aynı zamanda bir oyun vesilesiydi kavut yemek. Birkaç kaşık kavut ağza alınır ve çiğneyip yutulmadan ıslık çalmaya, şarkı söylemeye çalışılırdı. Bu oyun büyükler için de eğlenceli bir seyir olurdu.
Odanın ortası açılarak burada çocuklar güreştirilir; kazananlar takdir edilir, kaybedenler ise henüz küçük oldukları söylenerek daha çok yemeye, daha çok çalışmaya teşvik edilirdi. Masallar özellikle kış akşamlarının olmazsa olmazıydı. Belki de en doğru ifadeyle o günlerin bizzat kendisi masaldı…
Sohbetler, masallar ve oyunlar, eğlencelik çerezler eşliğinde uzar giderdi akşamlar. Hiç şüphesiz bu akşam sohbetleri, çocuklar için çok önemli bir eğitim-öğretim faaliyetiydi. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi; görgü ve ahlak kuralları hep bu sohbetlerde hasat edilir ve minicik yüreklere depolanırdı. Vakit gecenin zifirine adım atarken evli evine, yolcu yoluna giderdi. Çok sürmezdi bu ayrılık ve belki bir iki gün içerisinde iade-i ziyaret gerçekleşir; bir başka sıcak mecliste çocuklar yine masallarla vuslat ederdi.
Bir vardı, bir yoktu masallarda ama kara düzen sıralanan evler arasında dostluk, birlik ve beraberlik, huzur ve mutluluk hep vardı…
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
1754
Yer
Memleket Yazilari
15.8.2013
Malatya
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Faruk Korkmaz
adlı kullanıcının
diğer yazıları
TUNCELİ'NDE BAHAR MEVSİMİ,,,,
Orhan Topkaya
1492 okuma
Seyyid Onbaşı
Mustafa Celep
1642 okuma
Yaylalar, yaylalar…
Bülent Şirin
3231 okuma
Bir Urfa da İstanbul’da Var Artık
Hayri Genç
2598 okuma
Şenliğin Kadırgalısı
Hayri Genç
1389 okuma
Giresun Günleri Yaklaşırken…
İbrahim Balcıoğlu
2459 okuma
Gökçeada'nın "Organik Ada" olmasına az kaldı
Mootol Türkiye
1543 okuma
Osmanlı İmparatorluğunda Kölelik
Fatih Altunsoy
1554 okuma
Osmanlı İmparatorluğu ve İslam
Fatih Altunsoy
1685 okuma
Viranşehire Sağlık Yüksek Okulu
Eyyüp Azlal
1884 okuma
MİMAR SİNAN (1490-1588) kimdir ?
Myname isno
1196 okuma
Teşekkürler Pegasus
Eyyüp Azlal
1461 okuma
Viranşehirde Bir Taziye
Eyyüp Azlal
1780 okuma
Avşa Adası
Zafer Barış
1841 okuma
Dolma Takaz Ev Ne Ola Ki?
İbrahim Balcıoğlu
1736 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi865/masal-gibiydi-hersey
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap