Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Necmeddin Tufi
Yazı Yaz
645
4608
Dini Konular
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
11.4.2013
0 yorum
2633
okuma
Tam adı:
Süleyman b. Abdülkavi b. Said et-Tufi
Doğum tarihi:
657/1259 Tufi Bağdata bağlı Sarsar beldesinin Tufa köyünde doğmuştur.
Lakabları:
Necmüddin, el-Hanbeli, el-Fakih, eş-Şair, el-Edip, El-Usuli, el-Mütefennin, eş-şeyh, Allame.
Şahsiyeti :
Tufi çok zeki ilim yolunda çok gayretli, kanaatkar bir kişiliğe sahipmiş. Tabakat kitablarında onu Şii olmakla Rafizi olmakla suçlamışlar. Mustafa Zeyd ise bu suçlamalarının sebebinin Tufi’nin hür bir ifadeye sahip olmasından kaynaklandığını söylemiştir. Tufi’nin eserleri incelendiğinde hiç de böyle olmadığı görülür. Mesela Ehli beytin ittifakının icma sayılmayacağını ifade etmiştir. İmamet konusunda Şia ile tartışmış görüşlerinin yanlış olduğunu söylemiştir.
İlmi kişiliği: Tufi “Cedelu’l-Kur’an” hakkında eser yazan tek kişidir. Tufi’nin ilmi birikiminden birçok ilim dalında faydalanılmıştır. El-İşaratü’l-İlahiyye ile’l-Mebahisi’l-Ulumiyye adlı eserinin sahasında benzersizdir. “Şerhu’l Muhtasaru’r-Ravda”usul ilminde yazılmış ibaresi kolay, rahat anlaşılır bir eserdir.
Eserleri:
Tefsir ve Hadis ilmi hakkında yazdığı eserler
El-İksir fi Kavaidi’t-Tefsir
El-İşaratü’l-İlahiyye il’l-Mebahisi’l-Ulumiyye
İzahu’l-Beyan an Ma’na Ümmül-Kur’an
Muhtasaru’l-Mealeyn
Tefsiri Süreti Kaf-Tefsri Süreti’n-Nebe
Alemü’l-Cezel fi İlmi’l-Cedel
Buğyetü’l-Vasıl ila Marifeti’l-Fevasıl
Defu’t-Tearuz Anma Yuhimu’t-Tenakuz fi’l-Kitabi ve’s-Sünnet
Şerhu Erbainnen- Nevevi
Eş-Şariha fi Tecvidi’l-Fatiha
Muhtasaru’t-Tirmizi
Er-Riyadu’n-Nevadir fi’l-Eşbah ve’n-Nezair
Fıkıh, Akaid ve Dinler Tarihi İlmi ile ilgili olan eserler
Bağiyyetü’s-Sail Fİ Ümmehati’l-Mesail
Kıdvetü’l-Muhtedin ila Mekasıdı’d-Din
Hılalu’l-Akd fi Ahkamu’l-Mutekid
Kasidetün fi’l-Akide ve Şerhu Kasidetün fi’l-Akilde
Muhtasaru’r-Ravda
Şerhu Muhtasaru’r-Ravda
Muhtasaru’l-Hasıl
Mi’racu’l-Vusul ila İlmi’l-Usul
El-Kavaidü’l-Kübra
El- Kavaidü’s-Suğra
Deru’l-Kavli’l-Kabih fi’t-Tahsin ve’t-Takbih
Muhtasaru’l Mahsul
Ez-Zeriatü ila Marifeti Esrari’ş-Şeriati
El-İntisaratü’l-İslamiyye Fi def’i Şübehi’n-Nasraniyye
El-Bahir fi Ahkami’l-Batın ve’z-Zahir
El-Azabu’l-Vasıb ala Ervahi’n- Nevasıb
Tealık Ala’r-Reddi Ala Cemeatin Mine’n- Nasara
Tealık Ala’l-Enacili ve Tenakuzuha
Şerhu Nısfı Muhtasaru’t-Tebrizi
Es-Sa’katü’l-Gadabiyye Ala Münkiri’l-Arabiyye
Arap Dili ve Edebiyatı ve çeşitli ilimler ile ilgili yazdığı eserler
Er-Risaletü’l-Ulviyye Fi’l- Kavaidi’l-Arabiyye
Gafletü’l-Müctaz fi İlmi’l-Hakikati ve’l-Mecaz
Er-Rahıku’l Selsel fi’l Edebi’l-Müselsel
Tuhfetü Ehli’l-Edeb fi Marifeti Lisani’l-Arab
Hocaları:
Şeyh Mecdüddin el-Harrani
Takıyyuddin ez-Züreyrati
Müfidüddin el-Harrani
Abdülmü’min b. Halef
Ebu Bekir Kalansi
Reşit b. Ebu’l-Kasım
H. İsmail b. Tabbal
Şemseddin el Ba’li
K. Sa’deddin el-Harisi
Takıyyuddin Süleyman b. Hamza
M. Ebu’l-Hayyan
Öğrencileri:
Muhammed b. Fazlullah Ebi Nasr
Muhammed b. Ahmed b. Emin
Döneminde Siyasi durum:
Tufi’nin doğum yeri olan Bağdat da zayıflaya başlamış, Şiiler ve Sünniler arasında şiddetli kavgalar olmaya başlamıştı. Mezheb ayrılıkları Abbasi devletinin yıkılmasının sebeplerinden biri olmuştur. Moğol Hükümdarı Cengiz Han mezhep tartışmalarını yasaklamış disiplinli bir ordu ile başarılar kazanmış. Mezhep kavgaları İslam medeniyetinin merkezi olan Bağdatı yakıp yıkmıştır. Tufi’nin uzun süre yaşadığı Memlük devleti ile İlhanlı devleti’nin ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştur.
Sosyal durum:
Halife Me’mun zamanından itibaren Bağdat’ta Şii anlayışı etkili olmuş, Büveyhiler döneminde ise Sünni-Şii tartışması yüzünden çok insan öldürülmüş. 1291 yılında da Moğollar tarafından yakılıp yıkılmış Ata b. Melik Cüveyni yeniden imar ve ıslah çalışmaları yapmış hanımı 4 mezheb esaslarını öğreten İslamiyye Medresesi kurmuş. Mısır da ise H. 3. asırda İmam Şafi’nin buraya gelmesiyle önemli bir ilim merkezi olmuş. Fatımı’ler Şii esaslarını öğretecek “El- Ezher”medresesini kurmuşlar ancak, Selahaddin Eyyubi Fatımilere son verek Şafiliği ihya etmek için medreseler kurdurmuş. Memlükler döneminde ise El-Ezher eğitim metodları değiştirilmiş Ehli sünnet proğramları getirilmiş. Bu dömende ictihad hareketi tekrar başlar gibi olmuş hatta İbni Teymiyye bu yüzden hapsedilmiş .
Etkilediği kişiler:
Cüveyni
Ebu Hamid Muhammed Gazali
Fahreddin Razi
İzz b. Abdisselam
Şehabettin El-Karafi
İbn Teymiyye
Fıkıh anlayışı:
Tufi’ye göre fıkıh mükellefin fiillerinin hükümlerinden ve bununla ilgili konulardan bahseden ilimdir. Tufi bu tanımla fıkhın biçimsel yönüne vurgu yapmıştır. Tufi’ye göre fıkıh siyaseti şeriyyedir yani kulların maslahatlarını gözetmek ve hayatlarını düzenlemek için şer tarafından konulan kanunlardır. Fıkıh zanni bir ilimdir. Müctehid bir konuda hükme ulaştığında onunla amel edilmesi vaciptir. Fıkhın gayesi ise itaati ve adaleti sağlamaktır. Fıkhın özü şer’i yüceltmektir. Zira şer’e tazimi sağlamayan hiçbir ibadet ve muamelat sahasında gözettiği esas ilkenin maslahat olduğuna diğer yandan ise fıkhın Şer’e(din) ta’zim sağlama yönüne vurgu yapmaktır.
İctihad anlayışı:
Tufi ictida çok önem verir hatta fasık kimse bile ictihadda bulunabilir tabi ki ictihadı kendisini bağlar. İctihadın tecezzi edebileceğini ifade eder yani müctehid fıkıhta bir alanda uzmanlaşıp o konu hakkında ictihad edebilir. Tufi zaman içerisinde çıkan yeni problemlere sınırlı sayıdaki hükümler yetersiz kalabilir bu durumda zamanın ilim adamları bütün delilleri ve bilhassa maslahatı göz önüne alarak hüküm vermelidirler. Müctehid mekasıdiuş-şeriayı çok iyi bilmeli ona göre hüküm vermelidir. Müctehidin verdiği hükmün aksi ispatlanana kadar ulaşılan hükümle amel edilir.
Tufi’nin maslahat anlayışı:Tufi’ye göre Şari’nin birinci gayesi maslahatı celb mefsedeti def dir. Bu nedenle karşılaşılan sorunlarıda buna göre çözülmelidir. maslahatı öne alma nass ve icma ile çatışsa bile maslahatı öne almak gerekir. Bu uygulama nass ve icma nın sınırlandırılması yani tahsisi veye beyanı biçiminde olur. Bu nassın veya icma’nın iptal edilmesi anlamına gelmez. Bu durum sünnetin Kur’anı açıklamasına benzer. Tufi maslahatı gözetmek, icmadan daha güçlüdür . Bu Tufi’ye göre maslahat şer’i delilerin en üstünüdür.
Tufi’ye göre mezhep:
Tufi farklı görüşlere çok saygılıdır. Fakat aşırı derecede mezhep görüşlerini kutsallaştırmak yanlıştır. Mezhebler din değildir. Mezhebler arasında tercih yapılabilir. Tufi Hanbeli mezhebine mensup olsa bile farklı mezheblerin görüşlerinide önem vermiş bazılarını kendide kabul etmiştir. Tufi’ye göre hiçbir mezhep hatadan uzak olamaz herkes hata yapabilir ki zaten yapılan hatalar yüzünden mezhebler ortaya çıkmıştır. İctihad da ortaya çıkan farklılık müctehidin adalet vasfına gölge düşürmez .
Maslahat Risalesindeki görüşleri:
Tufi zarara zararla karşılık vermek yoktur hadisi ele almıştır. Yaşadığı dönemde ki mezhep kavgalarını da düşünürsek Tufi bu hadisle bu kavgaların önüne geçmek için bir çıkar yol aramıştır.
Tufi’ye göre ibadet ve muamelat:
Tufi’nin maslahat teorisinin ana ilkelerinden birisidir. Tufi’ye göre ibadet Allah’ın bildirdiği şekildedir onları akılla belirlemek imkansızdır . Akılla belirlemeye çalışanlar sapıtırlar. Muamelatta böyle değildir. Muamelatta insanların maslahatı çok önemlidir. Kullar akıl ile maslahatı bulabilirler. Allah Teala muamelatla ilgili konularda çoğu yerde maslahatını da zikrederek meseleleri kullarına anlatmaya çalışmıştır.
Hikmetü’t-Teşri ve Tufi:
Tufi maslahat teorisini bu esas üzerine bina etmiştir. Allah Tealanın fiileri mükelleflerin faydasını ve mükemmel olmasını gaye ile mualleldir. . Hikmeti ve amacı olmayan bir şeyi yapmaktan Allah münezzehtir. Allah Teala bir çok yerde emir nehileri gerekçelerini yaratılışın gerekçelerini sıralamıştır. Bu nedenle Allah Tealanın fiilleri illetlidir. Bu illetler bazen açık olur bazen gizli olur. Bir hüküm illeti açık ise taaabbudi sayılmaz. Hükmün illeti açık değilse tabbudi dir.
Tufi’ye göre hikmet ve talil:
Tufi’ye göre hikmet ile ta’lilin caiz olması doğrudur. Çünkü hükmün subütu hikmetin bekasına tabidir. Hikmet celbi mesalih ve defi mefasidden ibarettir. Bu zamana, mekana şahıslara, örfe v. b şeylere göre değişiklik gösterir. Hikmet bazen munzabıt olur. Had cezalarıyla zarureti hamsenin korunması gibi.
Husun ve Kubuh
Tufi Husun -Kubuh konusunda cumhurla aynı görüştedir. O, “Aslah olana riayet vaciptir”ve “Husun-Kubuh” zatidir, akılla tek başına hüküm verilemez.
Tufi’ye göre deliller
Kitap:
Tufi el-işaratül-İlahiyye ile’l-Mebahisi’l-Usuliyyenin mukaddimesinde şöyle der. “Müslümanlar İslamın doğuşundan beri dinlerinin usulünü ve furuu’nu yani fıkhını Rablerinin kitabından , Peygamberlerinin sünnetinden ve alimlerin bu kaynaklardan çıkardığı hükümlerden öğrenmişlerdir. Son dönemlerde bir topluluk ortaya çıkmış, Kitap ve sünneti bırakıp sadece akli kaziyelere yönelmişler birde bunlara filozofların şüphelerini ve sofistlerin müğalatalarını eklemişler. Bu konuda o kadar çok ileri gittiler ki bu uslup Akaid konusunda örfi hakikat gibi oldu. “Akaid”ilmi mutlak olarak zikredildiğinde bu uslup anlaşıldı ve bundan başkası akla gelmedi. Bunlardan sonra ilim bakımından zayıf olan kimseler geldi ve önlerinde dinle ilgisi bulunmayan felsefi bir kelam’dan başka bir şey bulamadılar. Oysa dinin imamları bundan sakınılmasını söylediler, bununla iştiğal edenleri şiddetle kınadılar. Örfen felsefi kelam revaçta olduğu için onlara dinlerinin asıl kaynakları öğretilmedi. Onlarda bu asıl kaynakları kaybettiler ve asıllarından uzaklaştılar. ”Tufi’nin bu görüşlerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum yaşadığı dönem de aynı zamanda kelam konularının çok konuşulması hatta bu yüzden kanların dökülmesi mezhep kavgalarının olması Tufi’yi maslahat anlayışını gündeme getirmiş insanların yönünü hak ve hakikate yöneltmeyi arzu etmiştir.
Sünnet:
Tufi’ye göre mütevatir sünnet kesin bilgi ifade eder. Kitabın anlaşılması için öncelikle sünnete bakılır. Ahad haberle de amel etmek vaciptir aynı zamanda haberi vahidi destekleyen başka karineler olursa değeri daha çok artar.
İcma:
Tufi maslahat teorisinde icma’ı maslattan sonraya almıştır. Tufi Risale’yi yazmazdan önce icma’ı en kuvvetli delilerden sayarken daha sonra maslahatı en güçlü delil olarak zikretmiş. Tufi icma’ı, külli icma cüz’i icma diye ikiye ayırır. Belli bir bölgede yaşayan müctehidlerin icması cüz’i icmadır. Tufi çoğunluğun ittifakını icma saymaz çünkü azınlık olan grup doğruda olabilir bu nedenle külli icma’ı kabul etmemiş, cüz’i icma’ı kabul etmiştir. Tufi icma için şöyle der. “İcma ister zanni ister kat’i olsun onunla sabit olan hükmü inkar eden avamdan olup bu inkarının haram olduğuna da inanıyorsa bu kimse kafir olur. Eğer inkar eden kimse , icma’nın nevi’lerinin farklılıklarını bilen şer’i delilleri kullanabilen bir alim ise yanında inkar ettiği şeyin vacip olmadığına dair başka deliller olabileceğinden bu kişi sadece erkanı diniye konularını inkar etse kafir olur. İcma zanni bir delildir. İcmaa muhalefet eden kişi zaruratu diniyyeden olmadığı süre kafir olmaz. ”
Tufi Risale’yi yazmasındaki sonraki dönemlerde bu görüşünden dönmüş maslahatı bütün delilerin üstüne çıkarmıştır. Tufi icama’ı ele alırken cumhurun delili olan ayet “Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere karşı çıkar , müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir. ”Tufi bu ayeti bu ayeti şöyle yorumlar. Bundan maksat icma değil , imandır. Sünnetten delil olan “ Ümmetim hata üzere birleşmez. ” Hadisi ise manevi tevatür derecesinde değildir. Çünkü bu bilgilere hiç kimse itiraz etmezken icma’ı kabul etmeyen alimler vardır . O halde manevi mütevatir derecesine ulaşmamıştır. Ümmetin kabulünü delil olarak kabul etsek bile bu hadis manaya delalet bakımından kati değildir. Zira iman kastedilmiş olabilir. Aklen ise, cumhurun hataya düşmeyeceği kabul edilmekte bu doğru değildir hırıstıyan alimleri nasıl hataya çoğunluğu düştüyse İslam alimleri de düşebilir.
Aslah olana riayet:
Tufi’ye göre mesalihe riayet Cenab-ı Hakkın bir lütfu olup kendi üzerne vacip kılmıştır. Bu düşünce “hikmetle ta’lil “ ve “ maslahat”tezinin temelini oluşturur.
Değerlendirme:
Tufi’nin “ maslahat teorisi” yaşadığı dönemin sorunlarıyla çok rtibatlıdır. Tufi önceleri delilleri bildiğimiz gibi sıralarken son dönemlerde bundan vazgeçmiş maslatı ön plana çıkarmıştır. O dönemde mezhep kavgalarının olması kanunsuz bir şekilde hükümler çıkarılması her mezhep kendi görüşünü zorla kabul ettirmeye çalışması, bunu idarecileri araya koyarak kanun haline getirmeye çalışmaları, körü körüne bir taassubla “Benim dediğim doğrudur. ” Anlayışı toplumun bölünmesine cepheleşmelere sebebiyet vermiştir. Toplum İslam’ın getirdiği hoşgörü ortamından çıkmıştır. Ayrıca Kelam, Akaid konuları alimler arasında çok konuşulur olmuş , adeta Kitap ve Sünnetten uzaklaşır olmuşlar yani mekasiduuş-şeriayı arka plana atmaya başlamışlar. Buna tabiri caizse kaş edelim derken göz çıkarmaya başlamışlar bunu fark eden Tufi yanlış anlaşılmasına da sebep olacak maslahat görüşünü ortaya haklı olarak atmıştır. Onun niyeti asla Kitap ve Sünneti ikinci plana atmak değildir. Aksine buna şiddetle karşı çıkmıştır. Sadece insanların unuttukları bir şeyi tekrar gündeme getirerek topluma sulh ortamını sağlamaya çalışmıştır . “La zarara vela zarar” ilkesini gündeme getirmiştir. Çok isabetli zekice bir davranış olarak görüyorum . Zira insanlar bazen, (günümüzde de bunun benzer örneklerini Suriye’de görüyoruz veya başka İslam ülkelerinde
Mezheb ayrılıkları yüzünden insanların aklının üstü örtülüyor. Allah’ın kainatı neden yarattığını insanı niçin halkedildiğini unutuyor birilerinin menfeat oyununa gelerek kan dökmekte sınır tanımıyor. Tufi nass zaten maslahatı esas alır başka birşey düşnülemez der maslahatı nassın önüne alıyor iddiası yanlış bir yaklaşımdır. Tufi’ye göre Allah abesle iştiğal etmez nass’ların tümünde maslahat vardır der. Kitab ve Sünnet mekezde dir. Diğer deliler bunun etrafında maslahat ise hepsini kapsar görüşü hakimdir.
Vefatı:714/1314 sonlarında hacca giden 715 senesini orada geçirmiştir. Mekke ve Medine’de geçirmiş, ikinci haccını da yatıktan sonra Şam yolunda Kudüs’e gitmiştir. 716/1316 senesinin Receb ayında El- Halil kentinde vefat etmiştir.
Kaynaklar
1-Tülü Ali, Necmeddin Tufi’ninMaslahat Anlayışı, Yüksek Lisans Tezi, 2006
2-Pekcan Ali, Necmeddin Tufi’nin Maslahat Risalesi, D. A. A. Dergisi3(2003), Sayı:1
3-DİA, 26, c
4-Koca, Ferhat, İslam Hukukunda Maslahatı Mürsele ve Necmeddin Tufi’nin bu konudaki görüşlerinin değerlendirilmesi. İslam hukuku Araştırmaları Dergisi, 2007, Sayı:105 71-95
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
2633
Yer
Dini Konular
11.4.2013
1
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
http://islamhukukusayfasi.blogspot.com/2013/03/fakihlerimizi-tanyalm-17-necmeddin-tufi.html
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
İslam Hukuku
adlı kullanıcının
diğer yazıları
İslam Aile Hukuku Dersleri: Talak
İslam Hukuku
1873 okuma
Hatalı Sollama Sonucunda Kazaya Sebebiyet Ver
Ali Duman
2671 okuma
İslam Aile Hukuku Dersleri: Muhalaa
İslam Hukuku
1703 okuma
Din İstismarı Meselesi
Ali Duman
1553 okuma
İyi De Makâsıd Nasıl Öğrenilir?
Ali Duman
2589 okuma
Daralan Kalplere Dua
Engin Duran
1413 okuma
Şi’A ve Ehl-İ Sünnet Fıkhında Mut’a Kitabı Üz
Ali Duman
1447 okuma
Mirac Kandili İle İlgili Bazı Değerlendirmele
Ali Duman
1352 okuma
Cumamız Mübarek Olsun
Myname isno
1364 okuma
İslam Hukuku (Fıkh) Mezhepleri
Ali Duman
1279 okuma
Bu Hureyre Ra Şöyle Dedi
Salih Kahrıman
1299 okuma
Kutlama
Ali Demiral
1402 okuma
İslam Hukukunun (Fıkh) Tanımı
Ali Duman
1333 okuma
Bugün Yaşadıklarım: Mut'a Üzerine Bir Tartışm
Ali Duman
1433 okuma
Batılılaşma (Westernisation) Hıristiyanlaştır
Ali Duman
1419 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi645/necmeddin-tufi
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap