Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
İslam Hukuku (Fıkh) Mezhepleri
Yazı Yaz
740
4607
Dini Konular
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
19.5.2013
0 yorum
1267
okuma
Yard. Doç. Dr. Ali Duman
07.12.2003
GİRİŞ
Arapça “z-h-b” kökünden türetilmiş bir isim olan “takip edilen yol, gidilen yol” anlamındaki mezhep kelimesi, kişisel görüş, inanç, ekol ve doktrin karşılığında da kullanılır. İslâmî bilimler literatüründe siyasî, itikadî ya da fıkhî olarak sitemleştirilmiş olan görüşlere mezhep denilir. Değişik bir anlatımla İslâm tarihinde üç grup mezhep vardır: Siyasî mezhep, itikâdî mezhep ve fıkhî mezhep. Siyasî mezheplerin siyasetin ana konusu olan devlet yönetimi meselesi, itikadî mezheplerin İslâm'ın iman boyutu ve fıkhî mezheplerin de İslâm'ın amel boyutu sebebiyle ortaya çıkmış oldukları söylenebilir.
Mezhepler tarihinin temel kaynaklarına bakıldığında mezheplerin tamamının (ister siyasi, ister itikadi, ister ameli olsun) devlet başkanlığı (imamet / hilafet) meselesinden ortaya çıkmış olduğunu naklettikleri görülmektedir (Bkz. Eş`arî, 2; Bağdâdî, 16). Gerçekten de devlet başkanlığı, klasik literatürdeki adıyla imamet yada hilafet meselesi bütün İslâm tarihi boyunca üzerinde en çok tartışılan ve bir çok ihtilafların çıkmasına zemin hazırlamış bir meseledir.
Ancak mezheplerin ortaya çıkışını sadece devlet başkanlığı meselesiyle izah etmek pek de yeterli bir yorum değildir. Bütün mezhepler devlet başkanlığı meselesi hakkında çeşitli yorumları sebebiyle farklılık arzetse bile, mezheplerin ortaya çıkışında İslâm'ın doğasından kaynaklanan insan aklı ve düşüncesine değer vermeyi göz ardı etmek imkansızdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in 700 civarında ayetinde akıl ve türevi olan kelimeler kullanılmakta, bununla da kalınmayıp düşünülmesi, akledilmesi, ibret alınması emredilmektedir. Mesela Nahl suresinin 44. ayeti şöyledir: “Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, insanlara, kendilerine indirileni açıklayasın, umulur ki onlar da düşünürler” biçimindedir. Bu ayeti tahlil edecek olursak Kur’an’ın indiriliş sebebinin insanların düşünmelerine vesile olmak olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Yani İslâm'ın ana kaynağının gönderiliş sebebi akletmek, düşünmektir. Akletmek ve düşünmenin doğal neticesi ise yorumlamak, çıkarımda bulunmaktır. İslâm Hukuku diliyle ifade edersek içtihat etmektir. İçtihat ise eldeki verilerin, farklı düşünme yöntemleriyle değerlendirilmesinden başka bir şey değildir. Böyle olunca insanların eldeki verileri farklı biçimlerde değerlendirilmesi, doğal olarak farklı neticelere ulaşmalarına yol açacak, bunun sonucu olarak da mezhepler ortaya çıkacaktır.
Mezheplerin ortaya çıkışında, siyasal iktidara sahip olma arzusu, Kur’an’ın ve İslâm'ın düşünce hürriyetini tanıması, düşünme ve akletmeyi emretmesinin yanında daha pek çok sebep sayılabilir. Örnek vermek gerekirse coğrafî sebepleri, kültürel sebepleri, İslâm'ın ikinci ana kaynağı olan hadis ve sünnete ulaşmadaki bir takım sıkıntıları sayabiliriz. Fakat bu yazımızdaki amacımız mezheplerin ortaya çıkışını tartışmak değildir, bu konuyu başka bir yazıya bırakarak, bu yazıda fıkhî mezhep kavramı üzerinde durarak kısaca Fıkıh Mezheplerini tanıtmayı amaçlamaktayız.
A. FIKHÎ OLARAK MEZHEP KAVRAMI
Bir fıkıh terimi olarak mezhep, ayrıntılı delillerden (Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas vb.) hareketle şeriatla ilgili eylemleri alakadar eden hükümleri çıkarmakta izlenilen yol, metot için kullanılan bir terimdir (Bkz. M.Erdoğan, 300). Bir başka ifadeyle İslâm fıkhında mezhep, ortaya çıkan yeni meseleler karşısında delilleri inceleyerek, onların Allah katındaki hükmüne ulaşmak amacıyla ileri sürülmüş sistemli görüşler manzumesidir. Yani bir bilgin’in (müçtehit), dinin ayrıntılarına ilişkin, dinin kaynaklarından istifadeyle kendine özgü kural ve yöntemlerle oluşturduğu hukuk sistemi demektir. Bu cümle, konuyla ilgili daha pek çok cevaplanmayı bekleyen soru üretilebilir olmasına rağmen, bizi iki konuyu açıklamaya mecbur etmektedir: Birincisi deliller nelerdir? İkincisi herkes bu delillerden hüküm çıkarmak konusunda yetkili midir?
1. İSLAM HUKUKUNDA KULLANILAN DELİLLER NELERDİR?
İslâm hukuku terimi olarak delil, meselenin hükmüne ulaşmakta yol gösterici olan dayanak demektir. İslâm hukukçularının (fukaha) üzerinde ittifak ettikleri iki naklî delil vardır. Bunlar Kitap (Kur’an-ı Kerim) ve Sünnet (sözlü, fiili). Ehl-i Sünnet mezheplerinin ittifak ettikleri İcma ve Kıyas da buna eklenmelidir. Bundan başka istihsan, ıstıslah, Medine ehlinin ameli, örf, sedd-i zerayi, sahabi kavli gibi daha pek çok delil vardır (Geniş bilgi için bkz. İzmirli, 17-158). Ama ilk sayılan dört delilin dışındakilerin, meselelerin çözümünde kendilerinden istifade edilip edilmeyeceği yada değerlendirmede nasıl ele alınacağı konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir.
İşte ortaya çıkan yeni meselenin Allah katındaki hükmünün bulunmasında müçtehit bu delillerden istifade eder. Mesela karşılaşılan yeni bir meselenin hükmünü bulmakta müçtehit önce kitab’ı (Kur’an-ı Kerim) araştırır, yeni meseleyle ilgili kitap’ta bir hüküm varsa onu aynen alır. Onda bulamazsa sünnete bakar, onda bir hüküm varsa onu alır. Onda da bulamazsa sırasıyla diğer delilleri kullanarak meselenin hükmünü ortaya çıkartmaya çalışır. Müçtehidin bu hüküm bulma eylemine içtihat denir. İşte delillerin kullanım sıralamasından dolayı da çeşitli ekoller ortaya çıkar. Örneğin Ehl-i Sünnet mezheplerine göre (Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli) bu sıralama Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Bundan sonra Hanefîler istihsana, Şafiler ıstıslaha, Malikiler amel-i ehl-i Medine’ye yer verirler. Ehl-i Sünnet’ten olmayan Zahirîler, Mutezile, Şia gibi mezheplerin de ayrıldıkları nokta burasıdır.
2. DELİLLERDEN HÜKÜM ÇIKARMAK KİMLERİN YETKİSİNDEDİR?
Delillerden hüküm çıkarma işine (istinbat) gelince; bu yetki teoride bütün Müslümanlara tanınıyor gibi görünse de, aslında sadece bu işin ehli olanlara aittir. Bu işin ehli olanlar ise, şeriatla ilgili amelî hükümleri tek tek delillerinden çıkarabilmek için bütün gücün ortaya konulması demek olan içtihat ehliyetine sahip olan müçtehitlerdir. (İçtihat’ın tanımları için: Şatıbî, IV.106; Zeydan, 401; Ebu Zehra, 325; Karaman, 15; el-Ömeri, 49; Erdoğan, 177)
B. FIKIH MEZHEPLERİ
Yukarıda da geçtiği gibi bir çok fıkıh mezhebi vardır. Bu yazıda tamamı hakkında bilgi vermenin imkanı olmadığı için sadece Ehl-i Sünnet olarak kabul dört mezhep, kurucuları ve içtihat yöntemleri hakkında kısaca bilgi vermekle yetineceğiz.
1. HANEFÎ MEZHEBİ
İmam-ı Azam Ebu Hanife Numan b. Sabit (öl. hicri 150)’e nispetle Hanefî mezhebi olarak isimlendirilen bu mezhebin, aslında Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin görüşleri çerçevesinde oluştuğu söylenebilir. Her ne kadar Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed’in hocası ise de, mezhebin esas olarak teşekkülü İmam Şafiî’nin de hocası olan İmam Muhammed tarafından gerçekleştirilmiştir. İmam Muhammed de mezhebi tesis ederken hocaları Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’un görüşlerini esas almıştır. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Fıkh-ı Ekber adlı akaidle ilgili küçük bir risalesi vardır. Ebu Yusuf’un Kitabu’l-Harac adlı kitabı İmam Muhammed’in ise başta el-Kitabu’l-Asl olmak üzere irili ufaklı bir çok eseri mevcuttur.
Hanefî mezhebinin hüküm çıkarma (istinbat) yöntemi şu şekildedir: Hanefîler bir meselenin hükmünü araştırırken önce Kitab’a bakarlar, onda bulamazlarsa Sünnete, onda da bulamazlarsa Sahabî görüşüne bakarlar. Sahabî görüşünde üzerinde ittifak edilmiş (icma) bir görüş varsa onu alırlar, eğer sahabîler ihtilaf etmişlerse, yani aynı konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerse o zaman görüş sahiplerinin içtihat melekelerine göre bir değerlendirme yapar ve fakih olanların görüşünü tercih ederler, bu da çözüm olmazsa istihsan yolunu tercih ederler, bu da çözüm olmazsa içtihat ederek meseleyi hallederler.
Bu yöntemlerinden hareketle Hanefî ekolünü akılcı (re’yci) olarak isimlendirmişlerdir.
2. ŞAFİÎ MEZHEBİ
Mezhebin kurucusu İmam Muhammed b. İdris eş-Şafiî (öl. Hicri 204)’dir. Hanefî imamlarından İmam Muhammed’in öğrencisi olan İmam Şafiî, fıkıhta (İslâm Hukuku) içtihat usulünü (Usulü’l-Fıkh) belirleyen ve bu konuda eser veren ilk müçtehit olarak bilinirse de, aslında öncelik Hanefî İmam Ebu Yusuf’a aittir (İzmirli, 8). İmam Şafiî’nin iki önemli eseri vardır: Birisi usulle ilgili er-Risale, diğeri de öğrencileri tarafından fıkıhla ilgili görüşlerinin derlendiği Kitabü’l-Ümm’dür.
İmam Şafiî’nin içtihattaki yöntemi, bildiğimiz Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas sıralamasıdır. Onun delilleri bu şekilde sıralamasıyla, her ne kadar usul’de bir standart getiriyor olsa bile, içtihat kapısının yolunu daralttığı ve hatta kapattığı söylenebilir. Zira normalde bu sıralamada içtihada hemen hiç yer verilmemekte, içtihat kıyasla özdeşleştirilmektedir.
Bu içtihat yöntemi Şafiî ekolünün nasçı (dogmatik – elh-i hadis) olarak değerlendirilmesinin yanlış olmayacağını gösterir.
3. MALİKÎ MEZHEBİ
Kurucusu İmam Malik b. Enes olan bu mezhebin, merkezi Medine’dir. İmam Malik Medine’de yaşamıştır. Bu yüzden de içtihatta yöntem olarak diğerlerinden farklı bir biçimde Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas’tan sonra Amel-i Ehl-i Medine (Medine halkının uygulamaları)’yi delil alır. Çünkü ona göre herhangi bir konuda Medinelilerin uygulayageldikleri bir şey varsa, bu, bura halkının peygamber ve sahabe neslinin devamı olmaları sebebiyle fiilî rivayetleri sayılır. Bu yüzden tek yolla gelen sahih hadisleri (ahad hadisler) bile delil almayan İmam Malik, bu konuda amel-i ehl-i Medine’yi topluluğun topluluktan rivayeti olarak değerlendirmektedir.
İmam Malik’in en önemli eseri el-Muvatta’dır. Malikî mezhebi de akılcı ekolden kabul edilebilir.
4. HANBELÎ MEZHEBİ
Kurucusu İmam Ahmed b. Hanbel’dir. İmam Şafiî’nin öğrencisi olan İmam Ahmed, aslında bir muhaddis (hadisçi)’dir. Fıkıh konusunda çok ileri seviyede değildir. Ancak yaşadığı dönemin şartları onun fıkıh alanında öne çıkmasına zemin hazırlamıştır. Zira o Abbasîler döneminde Mihne Devri denilen bir devirde yaşamış ve iktidarın resmi ideolojisine karşı çıkmıştır.
Usuldeki yöntemi ise Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyastır. O içtihat etmek yerine zayıf bile olsa hadisle amel etmeyi tercih eder. Hatta kıyası kullanmaktan bile sakınır. Bu yüzden mezhebi bazı çöl bedevîleri arasında yaygınlık kazanmıştır.
Hanbelîlerin en son atılımı 1700’lü yıllarda İngilizlerin desteğiyle başlayan Vehhabî hareketiyle başlamıştır. Günümüzde Hanbelî mezhebinin İbn Teymiye yorumuyla bağlı olduklarını söyleyen, Muhammed b. Abdülvehhab’ın kurduğu Vehhabîlik biçiminde Suudî Arabistan’a hakimdirler.
SONUÇ
Sonuç olarak İslâm Dinî, akla ve düşünceye değer veren bir din olduğu için çeşitli konularda çeşitli görüşlerin ekolleşmesinin kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz. Fıkıh konusunda da nihai anlamda Ehl-i Sünnet adı altında dört mezhep var olsa bile, Ehl-i Sünnet’in dışında kalan Şi`a, Mutezile, Zahiriyye vs. ekolleri de bulunmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki fıkıh mezhepleri bunlarla sınırlı değildir ve olamaz da.
Günümüzde yeniden mezhep kurulması imkanı konusuna gelince, bunun tamamen usulle olduğu düşünülünce yeni bir metodoloji (usul) ile yeni bir ekolün imkanı olduğu kabul edilebilir. Nitekim ne İslâm, ne Kur’an, ne Hz. Muhammed düşünceyi ve akletmeyi engelleyici hiçbir şey getirmediğine göre, günümüzde de düşünmeye olan ihtiyaç inkar edilemez.
KAYNAKLAR
Bağdâdî, Ebu Mansur Abdülkahir, el-Farku Beyne’l-Firak, çev. E.R.Fığlalı, Ankara, 1991.
Ebu Zehra, Muhammed, İslam Hukuku Metodolojisi, Ankara,1986.
Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1998.
Eş`arî, Ebu’l-Hasan, Makalatü’l-İslamiyyîn, Beyrut, 1980.
İzmirli, İsmail hakkı, İlm-i Hilaf (Tartışmalar Bilimi), çev. Ali Duman, Malatya, 2001.
Karaman, Hayrettin, İslam Hukukunda İçtihat, Ankara, 1985.
el-Ömeri, Nadiye Şerif, İçtihadın Boyutları, İstanbul, 1989.
Şatıbî, Ebu İshak İbrahim, Muvafakat fî Usuli’l-Ahkam, Beyrut, ts.
Zeydan, Abdülkerim, Fıkıh Usulü, Dersaadet, 1989.
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
1267
Yer
Dini Konular
19.5.2013
2
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Ali Duman
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Kalp Pusulamız Falcılar Değil Kur'an Olsun
Myname isno
1071 okuma
Boşanmak Ve Nikâhı Bozan Şeyler
İlim İrfan
1259 okuma
Doğrusu Zalimler İçin Acı Bir Azap Vardır
Myname isno
1169 okuma
Dinimizi Yaşamada Kur'an Bize Yeterli Midir?
İlim İrfan
1063 okuma
Ümmetin Başına Gelecek Büyük Bela
İlim İrfan
1036 okuma
İş Yoğunluğundan Namaz Cem Edilebilir Mi?
İlim İrfan
1157 okuma
Hz. Süleyman Ve Belkıs
Cemile Öztürk
1209 okuma
Şeytanın İnsanı Namazdan Alıkoyma Metodları N
İlim İrfan
1155 okuma
Sihirden Nasıl Korunabiliriz?
Myname isno
1059 okuma
Son Okçular Tepesi
Ahmet Ali Çevik
1464 okuma
Peygamber Efendimizin En Çok Korktuğu Şey
İlim İrfan
1184 okuma
Cennette Kadınların Durumu Nasıl Olacak?
İlim İrfan
1073 okuma
Kadınlar Adet Döneminde Neden İbadet Yapmaz?
İlim İrfan
1097 okuma
Namazın Vacipleri
İlim İrfan
1245 okuma
Şeytanın Tuzakları Nelerdir?
İlim İrfan
1102 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi740/islam-hukuku-(fikh)-mezhepleri
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap