Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Pergamon (Bergama)
Yazı Yaz
2492
3953
Kültür-Sanat
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
20.8.2020
0 yorum
2112
okuma
Pergamon (Bergama)
İçinde attığınız her adımda Helenistik ve Roma döneminin meşhur ve zengin ihtişamını hissedeceğiniz Anadoludaki en önemli Antik Kent Pergamon.
Zirveden bakıldığında yerleşimin hiyerarşi'ye göre düzeni bile buradaki yaşantının varlığını anlatır durumda.
Saray ve Tapınaklar Atina geleneğini örneklerindirir biçimde imar edilmiş.Şehir nüfusunun oldukça yüksek olduğu Antik kent Pergamon yıllar boyu Krallıkların merkezi olarak inşa etmişler sanırım.Misya araştırmalarımın bir parçası olan Pergamon eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi.
Kent, M.Ö. 282-133 arasında da Pergamon Krallığı'nın başkentiydi.Antik kaynaklardaki yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz ediliyor.
Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmaları 1878'de başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir.Pergamon (çok katmanlı kent), Kibele Kutsal Alanı, İlyas Tepe, Yığma Tepe, İkili, Tavşan Tepe, X Tepe, A Tepe ve Maltepe Tümülüsleri olmak üzere dokuz bileşenden oluşmakta.Helenistik Pergamon Krallığının başkenti olan Kale Dağı’nın tepesindeki antik Pergamon yerleşimi, anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının en iyi örneğini temsil etmekte olduğunu görüyoruz.
AKROPOL
Pergamon bir tepe yerleşimidir. Kentteki şehircilik anlayışı, büyük ölçüde topografik zorunluluktan kaynaklanan bir kent düzeninin form ve planlama bakımından eşsiz bir örneğini oluşturmaktadır.
Pergamon’da doğal bir düzlüğün olmaması yerleşimin en erken evresinden itibaren arazi teraslaması yapılmak suretiyle yer kazanılmasını gerekli kılmıştır. Azalan inşaat alanları yıllar içerisinde artan ihtiyaçlar sebebi ile eski terasların yeni teraslar içerisinde eritilmesine sebep olmuştur. Bu da, şehrin en erken tarihi hakkındaki yeterli ipuçlarının bulunamamış olmasının başlıca sebebidir. Kalede tespit edilen en eski yerleşim yerleri M.Ö. 7-6. yy’a tarihlenmektedir.
Kent, başından beri iki ana kısımdan oluşan bir yapılar bütünü idi. Bunlar dağın en tepesinde yer alan ve kendi surları olan Kale ile güneyde daha yumuşak ve meyilli yamaçta yer alan keza sur duvarı ile çevrili bir aşağı kent idi. Konut alanları gerek büyüklük gerekse yayılma açısından siyasal ve ekonomik koşullara göre birçok değişikliklere uğramıştır.
Pergamon’un kent surları, en geniş dönemine II. Eumenes zamanında ulaşmıştır. II. Eumenes Devrinin en önemli yapıları arasında Galatların mağlup edilmesi anısına inşa edilen Zeus Sunağı, Athena Tapınağının propylonu ve onu çevreleyen stoaları; ikiyüzbin kitap rulosunun muhafaza edildiği ünlü kütüphane, Büyük saray ve kent surları yer alır. Bu gelişme dönemi sırasında daha önce inşa edilmiş olan Athena Tapınağı ile onbin seyirci kapasiteli antik çağın en dik tiyatrosu korunmuş, kent bu çekirdeğin üç bir tarafında yelpaze biçiminde açılan bir plan düzeni içerisinde gelişmiştir.
Akropoliste üç ayrı yerleşim görülür: En yüksek ve korunaklı yerinde kral sarayları, tapınaklar ve su sarnıçları bulunmaktaydı. Yukarı şehir daha çok kral aileleri ile kentin ileri gelenlerinin, aydınların, din adamlarının ve komutanların ikamet ettiği bir merkez idi. Bu nedenle burasının resmi bir karakteri vardır. Orta kentte ise, tapınaklar, gymnasiumlar, temenoslar bulunmaktaydı. Kentin bukesiminde kuzeyden güneye doğru Hera ve Demeter Kutsal alanları, Asklepios Tapınağı, Gymnasionlar ve kent çeşmesi yer almakta idi. Bu yönü ile orta kentte, yönetim ile doğrudan ilgili olmayan yapılarla, halkın rahatlıkla girip çıktığı toplantı yerleri bulunmakta idi.
Aşağı kent halkın pazar alışverişi yaptığı bir yerleşme yeriydi. Bu kısımda aşağı Agora , orta ve yukarı şehre çıkan ana yolun iki yanında sınırlanan çok sayıda dükkan, birinin avlusunda halen kazı evi olarak kullanılan, diğeri Attalos evi olarak adlandırılan peristylli evler yer alıyordu.
Yukarı kentteki agora, konumu ve işlevi bakımından hem çok yükseklikte idi, hem de sadece devlet işlerine ayrılmıştı. Bu bakımdan, II. Eumenes’in yönetiminin ilk yıllarında inşa edilmiş olan aşağı agora kentin ticaret merkezi konumunda idi. Kenti bir baştan bir başa kat eden geniş ve düzgün rampalı yol, aşağı şehirde Eumenes kapısında başlar, birkaç zikzak ve orta kent yerleşim bölgesinde büyük bir kavis yaparak kent dağının güney yamacından yukarı şehre ulaşır.
M.S. II. yy’da İmparator Traianus ve Hadrianus yönetiminde Pergamon parlak bir dönem yaşamıştır. Kent artık sur duvarlarının dışına taşıp ızgara planlı bir yapılaşma ile ovaya kadar yayılmıştır. Genişlemenin en önemli yapısı Serapis (Kızıl Avlu)’ tapınağıdır. Roma kentine Roma tiyatrosu, amfitiyatro ve stadion da dahil edilmiştir.
ASKLEPİON
Bergama Asklepion’u Eskiçağ’da Epidaurus ve Kos’taki örneklerine eşdeğer önemde bir sağlık tedavi merkezi idi. Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö. 4.yy’ın ilk yarısında kurulmuştu. Kazılarda kutsal yerin M.Ö. 4 yy’dan beri var olduğu ve Hellenistik Dönemde geliştiği saptanmıştır. Ancak Asklepion en parlak devrini M.S. II. yy’da yaşamıştır.
Roma Çağında şehirden Asklepion’a bir kutsal yol ile gidiliyordu. Kutsal yol propylon avlusunda son bulur. Propylon avlusunun üç yanı Korint tarzında sütunlu galerilerle çevrilidir. Propylon M.S. II. yy ‘da bir tarihçi olan Konsül Claudius Charax tarafından yaptırılmıştı. Asklepios Kutsal Alanı, galerili avlusu, 3500 kişilik tiyatro yapısı, İmparator Hadrianus’a ait kült salonu, kütüphanesi, yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı ile Roma Dönemi’nde oldukça önemli bir sağlık merkeziydi. Güney kesiminde Hellenistik Dönemden kalma üç küçük tapınak ile uyku odaları, kutsal kaynak ve havuzlar bulunmaktadır. Kutsal kaynak yanında burada tedavi gören hastaların soğuk ve sıcak havadan korunmasını sağlamak amacıyla uzun bir yer altı tüneli yapılmıştır.
Bu yer altı tünelinin hemen kuzeyinde yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı yer alır. Bu tapınak Roma’daki Pantheon örnek alınarak M.S. 150 yıllarında Konsül L.C. Rufinus tarafından yaptırılmıştır. Sütunlu bir girişi bulunmaktadır. Tapınğın içinde dönüşümlü olarak 7 tane niş sıralanmaktadır. Girişin karşısındaki nişte tanrı Asklepios’un Kült Heykeli bulunmaktaydı.
M.S. II. yüzyıl ortalarında burada 13 yıl kalmış olan hatip Aelius Aristides’ten tedavi şekillerini ve yöntemlerini öğrenmekteyiz. Burada genellikle telkin ve fizyoterapinin bugün halen kullanılmakta olan çeşitli şekilleri uygulanmakta idi. Kutsal sudan içilmesi, su ve çamur banyoları, açlık-susuzluk kürleri, şifalı otlar, kremlerle yağlanma başlıca tedavi yöntemleri idi.
BAZİLİKA (Kızıl Avlu)
Binanın tamamının tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu sebebi ile tapınak halk arasında “ Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır. Avlusu, yüksek duvarlarla dışarıya kapalı idi. İç kısmının sütunlu galerilerle çevrili olduğu kabul edilir. Tapınağa, avlunun batı cephesinde yer alan üç adet anıtsal kapıdan girilmektedir. Bu girişin halen bir kısmı ayaktadır. Mısır Tanrılarına verilen önem sebebi ile tapınak Roma Dönemi aşağı Bergama kentinin tam merkezine inşa edilmiştir. Tapınağın avlusu ile bütünleşmesine engel teşkil eden Selinos çayında bugün halen kullanılmakta olan su tünelleri inşa edilmiştir.
Tapınağın önünde tapınak ile aynı aks üzerinde avluya doğru çıkma yapan bir propylon ve gerisinde devasa bir tapınak kapısı yer almaktadır. Kutsal mekânın sadece ön tarafı pencerelerle aydınlatılmış, kült heykelinin bulunduğu arka kısmın yarı aydınlık olmasını sağlamak amacıyla pencere yapılmamıştır. Yanlardaki yuvarlak yapıların ve avluların bazı bölümlerinin altında uzayıp giden gizli geçitler ve merdivenler yer almaktadır. Muhtemelen bu geçitlerden ilerleyen tapınağın başrahibi içi boş olan kült heykelinin baş kısmına yükselerek oradan halka tanrı adına telkinlerde bulunuyordu. Tapınağın üzerini örten, çok sağlam yapıda ahşaptan bir çatı iskeletinin bulunduğu söylenmektedir.
Kült ve sanat tarihi verilerine dayanarak tapınağın M.S. II. yy’da muhtemelen İmparator Hadrian döneminde inşa edildiği ve Mısır tanrıları hem Serapis hem İsis’e itaf edildiği söylenebilir. Ancak tapınağın iki yanındaki yuvarlak yapıda kült mihraplarının bulunmasına karşılık yan tanrıların kimler olduğu bilinmemektedir. Erken Bizans döneminde kutsal mekânın içine ilaveler yapılan tapınak Anadolu’daki erken yedi kiliseden biri olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Eserlerin detaylı anlatımı
Traianus Tapınağı (Traianeum)
Tapınak, 68x58m ölçülerinde bir teras üzerinde kuruldu. Öncelikle kemer ve tonozlarla mevcut yer düz bir alan haline getirip Akropolün en yüksek tepesine inşası başladı. Temeli kesme blok taşlarla ana kayaya kadar indirilmiş haldedir. Üç sıra halinde beşer adet yan yana dizili odalardan oluşturuldu. Bu odalar daha sonra Orta Çağ’da sarnıç haline getirilmiştir.
Bu tonozlardan birinde bulunan bir kireç ocağında az da olsa kalıntılar bulunmuş ve bir fikir vermesi açısından yerinde korunarak, yılların verdiği tahribatın daha kolay gözlemlenmesi amaçlanmıştır.
Traianus Tapınağı
Terasa örülen bu destek duvarlarının yüksekliği 23 metreydi. Duvarın ortasında yatay bir silme, üst kenarında bir sıra pencere halinde görünen tonozlu kemerler yapıldı. Bu, yapıya oldukça görkem kazandıran farklı bir çalışmaydı. Diğer üç taraf, stoalarla çevrildi. Arka taraftaki stoa, kayalık bir zemine rastladığından diğerlerinden yaklaşık olarak 5 m. daha yüksekte kaldı.
Tapınak, temennos’un tam ortasına konuldu. Sütunları korinth düzeninde 6×9 sütun sırası vardır. Yıkılmış olan Traianeum, 1976 yılında, Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yapılan yeni bir çalışmayla yeniden ayağa kaldırıldı. Palmiye yaprağı başlıklarıyla süslü bu sütunlar, “Pergamon Başlık’ları” adıyla anılıyorlar.
Athena Polias Tapınağı ve Anıt Heykel
Akropolis’in batı kıvrımında, kentin en eski ve en önemli tapınağı yer alır. M.Ö. 4.yy’dan kalma Dor düzenindeki tapınak bazı süprizler barındırır. Nispeten küçük bir tapınaktır. 21.77×12.27m ölçülerinde kuzey-güney doğrultusunda olup, akropolis’in batı ucundaki baskın kıvrıma paralel uzanır. Ama Pergamon, kendisini Atina’nın kültürel varisi olarak görüyordu. Dolayısıyla hem koruyucu tanrıça olarak Athena’nın, hem de Atina’daki ana tapınağın belirleyici özelliği olan Dor düzeninin tercih edilmesi uygun bir saygı göstergesi olarak görülebilir.
MÖ ikinci yüzyılda üç tarafta stoaların inşa edilmesi ve tapınak ile tepenin kenarının yamuk bir üçüncü kenar oluşturmasıyla, buradaki alana biçimsel, kalıcı bir sınır çizilmiş oldu. İki katlı olan stoaların alt katları Dor, üst katları ise İon düzenindedir.
Pergoman’dan Berlin’e götürülen Athena Polias Tapınağı
MÖ üçüncü yüzyıl sonlarından başlayarak krallık önenli zaferler kazandı. Mağlup edilen düşmanlar arasında öne çıkanlardan birisi MÖ üçüncü ve ikinci yüzyılda Yunanistan ve Anadolu’ya akınlar yaparak bölgeye dehşet ve korku saçan daha sonra da saldırılarını durdurmak için para talep eden Orta ve Doğu Avrupa’dan gelen Galatlardı.
I. Attalos MÖ 230’da bu korkuya bir son vererek Galatları yendi ve bu korkuya, dehşete bir son verdi.. Pergamon açısından bu zafer kentin gücünü ve itibarını pekiştiriyordu. Bu zaferlerini Yunanlıların Pers zaferi gibi düşünüp Antik Yunan dünyasında Atina’nın varisi olduğuna inandılar. Kentin koruyucu Tanrıçası şükranları hak ediyordu. Ana tapınağın önündeki avlunun başta bir dizi tunçtan yenilmiş Galyalı savaşçı heykelleri olmak üzere anma amaçlı anıtların sergilenmesi için en uygun yer olduğuna kadar verdiler.
Ludovisi Gaul, karısını öldüren ve intihar eden Galatlı.
Orjinal tunç heykeller kaybolmuştur, ama yazıt içeren kaideler ve bazı heykellerin daha sonraki tarihlerinde Romalılar tarafından yapılmış taştan kopyaları günümüze ulaşmıştır. Bunların içinde en dramatiği, karısını öldürdükten sonra kılıcını kendi göğsüne saplayan bir Galatlı savaşçı tasviridir. Bu heykeller, yansıttıkları aşırı hissiyat ve yenilmiş bir düşmana gösterilen dokunaklı, saygılı tavır nedeniyle oldukları kadar, aynı zamanda Yunanlı olmayan bir halk hakkında Etnografik bilgiler açısından da ilginçtir. Çamura bulanmış saç, bıyık ve boynun çevresine takılan boyun halkaları. Pergamon, bu zaferini Atina akropolisi ve Delphoi ile Delos’taki önemli uluslararası kutsal mekanlarda da heykellerle anlatmıştır.
Büyük Zeus Sunağı
Athena temenosunun, sarayların ve akropolisin kapısının hemen güneyinde, tepe yamacının daha alt kesimlerinde üç önemli kamusal ve dini yapı daha vardı. Birincisi Yukarı Agora, üç yanı Dor tarzında stoalarla çevrili bir açık hava avlusudur; yukarı kentin ana sokağı bu Pazar yerini keser. İkinci yapı ise Pergamon’un hükümdarlarının kültüne adanmış bir heroondan meydana geliyordu; bu krallar ölümlerinden sonra kahramanlar olarak yüceltilir, ama tanro kral gibi tapınım olmazdı. Üçüncü ve en ünlü olan II. Eumenes’in yaptırdığı, Zeus ve Athena’ya adanmış Büyük Sunak’tır.
Berlin’e götürülen Zeus Sunağı
Sunak, tapınaktan ayrı olarak tek başına duruyordu. Ancak, yukarıdaki Athena Tapınağı’na göre yerleştirilmişti: Batı yanı tapınağın uzun batı yanını izliyordu. Sunağa çıkmak isteyen ziyaretçilerin arkadan gelip yapının yarı çevresini dolaşması gerekirdi; bu planlı rota sunağın üzerinde durduğu platformu bezeyen rölyef heykellerin doğru sırada incelenebilmesini sağlıyordu. Gerçekten de, daha eski mimari heykelcilikten farklı olarak, heykeller incelenebilmeleri için yapının alt tarafına yerleştirilmiş. Revaklı bir açık hava avlusu içinde bir masadan oluşan asıl sunağa giriş batıdadır.
Sunak avlusunun duvarlarının içlerini süsleyen rölyefler bir öykü anlatmaktadır. Herakles’in oğlu ve Pergamon krallarının efsanevi atası Telephos’un yaşamı. Bu heykelli dekorasyon siyasal bir mesaj iletir: Pergamon krallarını efsanevi geçmişin büyük kahramanlarıyla ilişkilendiren bu alegori iktidar haklarını meşrulaştırmaya yöneliktir. Bir birini izleyen paneller halinde gelişen bölümler bir öykü anlatımının bilinen ilk örmeğidir. İleri de Romalılar çok sevecek ve resimsel bir sunu olarak kullanacaktır. Trajan Sütunu, Hadrian Sütunu gibi örneklerde gördüğümüz gibi.
Bir Pergamon İcadı, Parşömen
M.Ö. 190 yılına gelindiğinde, İskenderiye Kütüphanesi ile Bergama Akropol Kütüphanesi arasında bir tür zenginlik savaşı ile beraber rekabet başladı.
Atina’da Neleus kendi arşivindeki ünlü kitaplarını açık arttırma ile satışa çıkardı. Bu açık arttırmaya İskenderiye Kütüphane Müdürü ile Bergama Akropol Kütüphane Müdürü katıldı. Bu rekabetin sonucunda Bergama Kütüphane Müdürü kitapların ağırlığı kadar altın vererek kitapları satın aldı. Bu olay, hem Yunan, hem Mısır hem de Anadolu’da büyük ses getirdi.
Mısır Krallığı bu rekabetten aldığı ağır yaranın sonucunda, kendileri için çok büyük gelir kaynağı olan papirüsün Bergama’ya satışını yasaklayarak İskenderiye Kütüphane Müdürü’nü görevden alırlar. Bergama ise bu durumda yazı materyali açısından zor durumda kalmış olup önemli bir krize girmiştir. Bu krizi önlemek için Bergama kralı II. Eumenes yeni bir yazı malzemesi bulunmasını emrederek, papirüse alternatif bir yazı maddesi bulanı ödüllendireceğini açıklar ve çok geçmeden sanatçı Krates, krala oğlak derisinden özel biçimde hazırlanmış, üzerinde yazı yazılabilir bir örnek getirir.
İstenilen kullanışa elverişli görülen bu kağıtlar daha sonra, bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını alacaktır. Krates’in yardımcısı İrodikos ise derileri daha ince bölümlere ayırarak istenildiği gibi kullanılacak duruma getirir. Bu kağıda da Bergama kağıdı (Charta Pergamena) adı verildi. Bu ad ise türlü kullanışlardan sonra bugünkü dilimizdeki parşömen adını aldı. İlk parşömenler oğlak derisinden yapılmıştır.
Derinin kurutulma aşaması
Bulunduğu tarihten itibaren 1500 yıl yazı maddesi olarak kullanılan parşömenin en önemli özellikleri ise; hiçbirinin diğeri ile aynı olmaması, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne de yazılabilmesi, yırtılamaması, alev almaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, üstündeki yazıların okunduğunda gözü yormamasıdır. Bütün bu özellikler parşömeni insanlığın bulduğu en dayanıklı yazı malzemesi yapmıştır.
Yazı: Tekin Gün
İlk araştırma tarihi:Mart 2011
İkinci araştırma tarihi ve kaynak alıntılar: 17 Şubat 2019
Bu yazıda kaynak alıntılar vardır.
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
2112
Yer
Kültür-Sanat
20.8.2020
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
#pergamon(bergama)
  
Kaynak
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Tekin Gün
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Direnen Toprak – Ekşi Höyük
Tekin Gün
1067 okuma
Tarih Öncesi Bursa/Mustafakemalpaşa
Tekin Gün
1344 okuma
İçindeki Çocuğa Sarıl Sana İnsanı Anlatır
Mustafa Celep
1072 okuma
Ilgaz Dağları
Tekin Gün
1123 okuma
Doğa Belgeselleri
Tekin Gün
714 okuma
Kars Tarih Öncesi Yerleşimleri Ve Araştırmala
Tekin Gün
741 okuma
Gizemli Yer Altı Şehirleri
Tekin Gün
1115 okuma
Taş Kitabeler
Tekin Gün
795 okuma
Niğde Kalesi
Tekin Gün
1567 okuma
Horasan Tarihi
Tekin Gün
1303 okuma
Belgesel-Documentary
Tekin Gün
1027 okuma
Neandria Antik Kenti-Çanakkale
Tekin Gün
825 okuma
Buz Mağarası - Ağrı
Tekin Gün
907 okuma
Simena Kale
Tekin Gün
1697 okuma
Lelegler
Tekin Gün
1002 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi2492/pergamon-bergama
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap