Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
İman ve güvenlik
Yazı Yaz
337
553
Makale
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
21.3.2012
0 yorum
1599
okuma
Uluslararası ilişkilerde dost-düşman kavramlarına itiraz edenler, olsa olsa karşılıklı menfaatler
üzerinden tanımlanabilecek bir alandan söz edilebileceğini ileri sürerler.
Uzmanlar böyle söylerler de yine kafamız karışır bizim.
Alışmışız ya, yine de "dostu-düşmanı" arar dururuz şu karmaşık ilişkiler dünyasında.
ABD Dışişleri Bakanı Clinton, İran'la ilişkilere ayar çekmek için Çin, Hindistan ve Türkiye gibi kimi ülkelere "yapmaları gerektiğine inandığımız bir dizi adımı gösteriyoruz" demiş.
Olabilecekler hususunda bize "yapmaları gerektiğine inandığımız" ifadesiyle ipuçları sunuyor.
ABD, İran'la ilişkileri belirli düzeylerde devam eden ülkelere, kendisi gibi yaptırım uygulama çağrısı yapıyor.
Çin'in İran petrolünden vazgeçmesi, ihtiyaç duyduğu alımı, Suud ve körfezden sağlamasını öneriyor. Çin'in bu hususta çaba içinde olduğunu da ekliyor...
Demek istiyor ki "bu hususta geç kalmayın, ittifakınızda samimiyetinizi izhar edin".
Söz konusu ülkelerdeki hükümetlerin, "kamuoyu önündeki açıklamalarının ötesine ve derinine geçen adımlar attığını" iddia ediyor. Yaptırımların etkilerinin gözlenmeye başladığını ileri sürüyor bayan Clinton.
Bu "öteye ve derine" geçen adımlar iddiası bir gerçeği mi yoksa bir çeşit propagandayı/ikazı mı içeriyor acep?
Biz de adım atıyor muyuz, atacak mıyız merak konusu...
İsrail'de yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, çoğunluk ABD'siz bir müdaheleye sıcak bakmıyormuş.
Varsayalım ki müdahele edilecek. Sürpriz sayılmaz herhalde (Kimi siyaset bilimciler aksini iddia etse de)
Bu durumda nasıl ve nerede duracağımız konusunda ne buyurulur?
Suriye meselesinde İran'ın tutumunun müslümanlar arasındaki tesirleri, bu arada yeniden kaşınmaya çalışılan şii-sünni ayrışması göz önüne alınınca, birilerinin "komşu müslüman milletle dostluk" temennisi sıkıntıya girecek gibi görünüyor. Gavurun bu meselelere dair matematiği iyidir, bilirsiniz. Pek çok tarihsel deneyim ve örnek yaşadık.
İran bir şii kuşağı üzerinden ihtiyaç duyduğu güvenlik hattını pekiştirmek niyetinde deniyor. Suriye'de yaşanan katliama sessiz kalışı ve Esad'a desteği bundan. Ambargo, müdahele vb. yaptırımlar karşısında diplomasi yürütmeye çalışıyor...
Ya bizim cephede neler oluyor?
İran'a yönelik yaptırımlar ve muhtemel bir müdahele karşısında alacağımız pozisyon hakkında bir fikrimiz var mı?
Yoksa olaylar ve gelişmeler ışığında "karşılıklı çıkar ilişkilerimiz" düzleminde adımlar mı atacağız?
Kimseleri itham etmek kasdıyla değil, anlamak için soruyorum.
ABD ve NATO ittifakı bizim için ne tür bir güvenlik şemsiyesi oluşturuyor.
Güvenliğimizin derecesi ve ittifakımızın mahiyeti ne?
Daha doğru bir söyleyişle maliyeti ne?
İmanımızla güvenliğimiz arasında bir anlam bağı mevcut değil mi?
Bu ve benzer sorular, bölgede yaşanacak muhtemel yeni gelişmelerle test olunacak gibi görünüyor.
İslam coğrafyası ağır bedeller ödedi ve ödemeye devam ediyor.
Suriye'deki katliama kuşkusuz seyirci kalmaması gereken müslümanlar, adaletin şahitleri olmaları icabı bir başka millete yönelebilecek tecavüze de seyirci kalmamalı. Hele tehdit ve şantajlara teslimiyet zaafı göstererek, "kudret sahibi" olduğunu vehmeden ve bu vehme dünyayı kahir ekseriyetiyle inandıran modern Ad ve Semud toplumlarının zulümlerine ortak olmaktan kaçınmalı. Gereğinde bu dünyadaki maliyetleri göze alarak. Kimi maliyetlerin, aslında kar hanemize kaydedileceğini bilerek ve inanarak.
Zira mahşerde "askeri-ekonomik güce ve uluslar arası çıkar ilişkilerine"e ayarlı yapıp etmelerimizin hesabını ferden fert vereceğiz. İhracat startejileri, stratejik ortaklıklar ya da diplomatik manevralar tartıda neye tekabül edecek bilinmez.
Bildiğimiz o ki zalimlerle dost olunmaz ve zulme seyirci kalınmaz.
Çıkar ilişkileri bizim kulaklarımızda iyi tınlamıyor mirim.
Biz, dostu-düşmanı çıkarlarımız üzerinden seçemeyiz çünkü.
Yeni bir dünyayı kurabilmek için "İMAN" ımızla "GÜVENLİĞİMİZ" arasındaki irtibatı yeniden tesis etmeliyiz..
Değilse, inanmadıklarımıza güvenmeye ve güvenmediklerimize inanmaya mahkumuz demektir.
Kalkınmış, refah düzeyi yüksek, ileri (!) ülkeler arasında olmak fırsatı, "zulme ortaklık"tan geçecekse biz yokuz.
Vesselam...
Ömer Karaoğlu
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
1599
Yer
Makale
21.3.2012
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
http://www.milligazete.com.tr/makale/iman-ve-guvenlik-231605.htm
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Mustafa Nuri
adlı kullanıcının
diğer yazıları
İdil Volga‘da Gün Batımını Görmek 1
Eyyüp Azlal
1316 okuma
Tataristan İzlenimleri
Eyyüp Azlal
1453 okuma
İdil'de Gün Batımı 2
Eyyüp Azlal
1492 okuma
Hilalin Mesajı
Son Osmanlı
1504 okuma
Hedef Üçlü!
Son Osmanlı
1490 okuma
Sınır Savaşı!
Son Osmanlı
1564 okuma
Operasyon
Son Osmanlı
1406 okuma
40 Yıllık Hikaye
Son Osmanlı
1743 okuma
Eş-Bomba
Son Osmanlı
1997 okuma
Operasyon
Son Osmanlı
2053 okuma
Oyun Bozuluyor
Son Osmanlı
1292 okuma
Yüksek Tansiyon
Son Osmanlı
2362 okuma
Sahte Kavga
Son Osmanlı
1482 okuma
Derin Millet!
Son Osmanlı
1228 okuma
Avrupa Çatırdıyor
Son Osmanlı
1390 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi337/Iman-ve-guvenlik
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap