Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
İnsan
Yazı Yaz
1655
6212
Dini Konular
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
5.11.2015
0 yorum
2235
okuma
İnsanın içinde var olduğu dünyaya kendisini ifade ederken yada varlık alemine davranışları ile yansıma aşamasında hangi duygu ve düşüncelerin etkisi altında kaldığını düşünmesi çok önemlidir . O var oluş iddiasının gerekçelerini hazırlarken , göstermek istediği ile saklamayı planladığı derin duygularının muhasebesini yapmaktadır . Kainatı kucaklayan sevgisi ile varlık aleminden duyduğu rahatsızlığı , aynı anda yaşamasına sebep olan karşıtlığın , iç aleminde ne tür bir çatışmanın sonucu olduğunun çözümlenmesi gerekliliği açık bir olgudur .
İnsan bu konuda ihmalkar olamaz , çünkü kendi varlık nedeni , söz konusu çatışmayı çözümlemesi kaydına bağlanmıştır . İnsan tüm tarihsel süreçte hiç bir kayıt ve ilkeye tabi olmaksızın gelişi güzel duyguların evrilmesiyle kainata yansıyan bir varlık olabilir mi ? Bunu söylemek tabii ki imkansızdır , insanın iç alemi yada derinlikleri irdelendiğinde , muhteşem bir kurguyla oluşturulmuş farklı manevi ( metafizik ) unsurların uyumundan oluştuğu anlaşılabilmektedir . Bunların zaman içerisinde geliştiğini ima eden bir düşünce , sadece söz konusu manevi gerçeğin varlığını görmezden gelmek isteyen zayıf bir tez üretmekten ileri gidemez . Belki bilimsel gelişmelerle boyut değiştirdiği söylenebilir , ancak sadece aklın dahi hangi hikmete hizmet ettiğini anlamak ki onun asli görevi , kendisini tüm yaratılmışlarla kıyaslama eğilimi içinde olan benliğe dair kıyasları kaynağında tespit etmektir insan hayretler içerisinde kalır . Basit bir örnekle ifade edersek kendisine acıyan duyguları bünyesinde algılayan insanın benliği , gerçekte diğer insanlara göre acınacak haldeyim demektedir ki , akıl o an bu illüzyonu derhal kavramalıdır , bu ipucu bile içinde yaşadığımız mükemmel tasarımı keşfedebilmek için yeterlidir .
Maneviyatımızı yada gönül alemimizi anlatmaya çalışırken , bu dünyadaki etkin olan aktörler ve yapılarını çözümleme arayışlarımızda , sahneye çıkacak ilk figür tabii ki ego yada nefs olarak tanımladığımız benliğimiz olacaktır . Sahneye koyduğu rol ise çevresi ile kendisi arasında kıyas mekanizmaları aracılılığı ile ilişki kurmaktır . Elde ettiği her fırsatta etrafındakilerle kendisini maddi manevi değerler manasında karşılaştırma yoluna gitmektir . Ancak şüphesiz hiç bir zaman kazanamaz , ancak yinede bir kimliği vardır ve olaylar karşısında üstünlüğü tercih ettiği gibi yerlerde sürünmeyi de göze alabilir , bu duruma aşağılanmayı da kabul eder diyebiliriz . İçinde var olduğu bünyeyi öylesine zelil bir senaryonın içine sürüklemeyi planlayabilir ki kurguladığı role bir aktör bulabilse biz onun için , beceriksiz , tembel , gaddar , zalim gibi bir sözlüğü dolduracak aşağılanmış kimlikler üretebiliriz .
Söz konusu benlik özellikli olumsuz karakterlerin el birliği ile sahnelediği çalıştığı roman , insanın yitiğinin , yani imanın olduğu yerde kalıp gönle ulaşmaması için yazılmıştır . İnsan neyi kaybedebilir ki benliğin olumsuzluklara açılan kapısında , aslında yaklaşan bir tehlikenin olup olmadığını gözlemlemek için var olsun . İşte iman , üstünlük ve aşağılanmışlık bölgelerine sapmayı , üstünlük taklitlerinin ve aşağılanma zilletinin , insan için takdir edilmediğini beyan eden bir yaratıcının varlığını idrak ederek düzelten yanımızdır .
Gönül , ifade edilmesi çok zor olan manevi bir bütünlüğün adıdır , onu çok kolay kullanırız ama gerçekliğini tanımakta zorluklarımız vardır , o acıyan , merhamet eden , üzülen ve tüm mütevazi eğilimlerin kaynağı narin bir yapı olarak zihinlerimizde tanınır . Oysa gönlün gerçeğinde tüm kainatı yerinden titretecek sırlar yatmaktadır , korku bilmezlik yani cesaret , gerçeği olduğu gibi ifade edebilme gücü , kendini üstün görmemek gibi haddini bilme zerafeti , en basitinden nefsin tüm hırçınlıkları karşısında dirayet gösterme ve ona hiçliğini hatırlatma bilinci , gönlün gerçek ve yenilmez hasletleridir .
İşte bu açıdan gönlün yitiği olan imanı arayışı , kendisine ait olmayan tüm üstünlükleri kendinden bilen ve tatminleri için her türlü aşağılanmayı kabul edebilme yelpazesinde yer tutma eğilimindeki nefse ağır gelir . Çünkü bilir ki iman gönülde istenilen anlamdaki yerini alırsa , zaten kendisi mana olarak irade kelimesi ile tanımlanması gereken gönül , kavramlar bilincini de şekillendirerek kendisi için yenilmesi mümkün olmayan bir rakip olacağı için , bu yükü şiddetle reddeder . İnsanın hayat yolculuğunda çekeceği tüm psikolojik yada duygusal sıkıntıların kaynağında bu açmaz yatar .
Allah'u Tealanın insanlar için davranışlar konusunda kendi iradesi olarak beyan ettiği "hakk" ın bizlerdeki tezahürü , gönlün bu konuda nefse karşı gösterdiği irade veya dirayet olacaktır , işte burası ilahi iradeyi temsil edebilme lutfunun gerçekleşme yeridir . İnsan bu yüzden varlıklar için kıyaslara dayalı üstünlükler ve aşağılanmayı kabuller gibi yanılgılar alanının , sadece bir illüzyon yada benliğin karşılığı olmayan eğilimlerinin yalan salınımları olduğunu unutmamalı , imani bilincini gün be gün iyileştirmelidir .
Gönül Allah'ın iradesini temsil etmek konusunda yalnız değildir . İlahi sırların resmedildiği gönül sahnesinde , bilgeliği ile en derin replikleri anlam aleminde müthiş bir zerafetle edep diline çevirerek , davranışlarda hakkı yansıtan üstün inceliğe olan hasretimizi , kavuşmaya dönüştüren ruhumuz , gönüle yine gönüldeki ilahi sırları tercüme etmektedir . Bizden bir şeyler çalmaya çalışan ne kadar aktör varsa , derinlikler ilminin frekanslarında resmedilip , gönülde çözümlenecek , en zor problemleri mana ilminde nasıl yorumlamamız gerektiğini bize ilham olarak aktaracaktır . Ruh mükemmeliyata hayran olan , bu sebeple tüm duygularımızı karşıtları ile birlikte asalete dönüştürerek davranış kararları almaya yönlendiren manevi içeriğimizdir . Sesine kesinlikle kulak verilmeli , öğütlerini ciddiyetle dinlemeli , kimi temsil etmekte olduğumuzu hiç bir zaman unutmamalıyız .
Bu zemindeki yazılarıma devam etme gayreti içerisinde olacağım , ancak bu metnin nihayetinde söyleyebileceğim , insan için tasarlanmış bu harika kompozisyonun oluş nedeni hakkında olacak . Hiç kuşkusuz insanlık ve kainat sonsuz bir ilmin kuşattığı alem içerisinde hakla tanışma şerefine erişmektedir . Allah'ın varlık birliği konusundaki hükmüne ve iradesine kıyasen ki bu insanlık için sonsuz bir lutuftur , davranışlar geliştirerek yolculuğunu tamamlayacaktır . İşte bu yolculuğun amacı "insan nedir" sorusunun cevabında yatmaktadır . Üzerinde olduğumuz metinde sözü geçen manevi özelliklerin insanda toplanmış olmasının nedeni , ilim mertebesinde sınır tanımayarak varlık birliğini kendi arzuları doğrultusunda yok etmeye çalışan nefsin yarattığı illüzyonları , teklik bilinci ile benliğin hiçliği gerçeğine dönüştüme sorumluluğunu yerine getirme ve egomuzun yarattığı her tür algı senaryosunda ona ait batıl eğilimlerin yokluk mertebesinde olduğu resmetmektir . İlmin aşamalarında bu yokluğun farkında varıldıkça beliğimizin olgunlaşma konusunda gelişme göstereceği , insanında ancak bu şekilde insan olabileceği inceliğini ortaya çıkarabilmek içindir . Benlik bu prensibe bağlı olarak aşama kat ederken insan olmanın , nefsin batıl eğilimlerini , diğer bir ifade ile varlık iddiasını ancak tevhide ya da varlık birliğine olan tahammülsüzlüklerini yok ettiğinde yani yoklukta gerçekleştirebileceğini anlayacaktır . Nefsin faili olduğu bir davranışın gönül aleminde yeri yoktur ...
Doğrusunu Allah bilir .
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
2235
Yer
Dini Konular
5.11.2015
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
#allah
  
#islam
  
#tasavvuf
  
#algı
  
#insan
  
#nefs
  
#ego
  
#benlik
  
#
  
Kaynak
http://algilarveteklik.com
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Tayyar Ceyhan
adlı kullanıcının
diğer yazıları
İmam Matüridi
İslam Hukuku
1522 okuma
İbn Hazm El-Endülüsi
İslam Hukuku
1581 okuma
Kadı Abdülcebbar
İslam Hukuku
2484 okuma
Necmeddin Tufi
İslam Hukuku
2621 okuma
Süfyan Es-Sevri
İslam Hukuku
2424 okuma
Davud B. Ali Ez- Zahiri
İslam Hukuku
1660 okuma
İmam Ebu Yusuf
İslam Hukuku
1584 okuma
Afgani Üzerine Bir Kaç Söz
Ali Duman
1353 okuma
İmam Mâlik B. Enes
İslam Hukuku
1599 okuma
İbnü’L-Hâcib
İslam Hukuku
1834 okuma
Ahmed B. Hanbel
İslam Hukuku
1605 okuma
Fahruddin Er-Razî
İslam Hukuku
1765 okuma
Ebu’L-Hasan El-Kerhi
İslam Hukuku
2332 okuma
İmam Ebu'l-Yusr Muhammed Pezdevi
İslam Hukuku
2102 okuma
Fahru'l-İslam Ebu'l-Usr El-Pezdevi
İslam Hukuku
1788 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi1655/insan
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap